Çarşamba, Kasım 30, 2011

2000-2011 ve devamında ben hiç susmadım ki !! -1-

Korkusu olan namert olsun,
 Bugün varız yarın yokuz bizi unutma ey halkım
Okurlarım,
Sizlere saygım sonsuz okurlarım, beni affediniz, artık “Sayın Okuyucularım” diye sizlere hitap etmeyeceğim, son sekiz senede ve günümüzde Sayın sözcüğü olur olmaz kişilere o kadar fazla söylenir hale geldi ki, ben bu yanlışlığa ortak olmayacağım…
Ben utanıyorum  dostlarım….
utamazlar siz utanmayın bölücülüğü çıkardınız ne mal olduğunuzu belli ettiniz utanmazlar,  size mi saygı duyacağım, duymuyorum ve duymayacağım.
Eğitimi ve  Şehitleri bile bölücülüğe paravan yapan size mi saygı duyacağım, duymuyorum ve duymayacağım….
Bu saygı sözcük her zaman, her yerde bir saygı göstergesi olarak söylenmeye devam edecektir ve de zaten söyleniyor, varsın söylensin anlamı kalmadıktan sonra benim sözlüğümden çıktı bu saygı….
Saygı duymak için saygı göstermek gerekir…
Siz bir kişiye saygı duyacaksanız ki  o kişi size saygı duysun…
Siz topluma saygı duymayı bile bilmiyorsunuz, daha ne demeli bilmiyorum hakaret etsem suçlanırım utanmazlar utanmayın, ben size saygı göstermiyorum sizde bana göstermeğin istemiyorum…
Bu saygılı duruş şekli ise ben bir şey bilmiyorum siz dindarsanız ben dindar olmaktansa bu ülkede dinsiz olmayı kabul bile edebilirim ( bu yönetim varken ben ibadet edemem ki ), yurt dışında camilere giderim ibadetimi yaparım burada ibadet bile etmek şeytanla dans etmeğe benzedi , fikre ve düşünceye, bilime, bireysel bazda karşı görüşü ne olursa olsun saygı göstermekle eşit olması gerekirken, saygı gösterilmezse saygı beklenmemelidir…
Saygıyı insan kendisi kazanır, hiçbir kimse veya  kurum saygı veremez dostlarım…..
Kişilere ve topluma saygı göstermemek veya göstermelik saygı göstermek, siyasi kariyer bakımında olumsuz bir olgudur. BU SAYGI OLGUSU YALANDIR….
Saygı öyle bir şeydir ki, Yıkılmayacak kariyerler yıkılır, doğrular yalanlara, yalanlar doğrulara karışır, ve  büyük bir kaos ortamına toplum sürüklenir….
 Günümüze bakacak olursak şunu görürüz; ne siyasi ahlak nede siyasi terbiye ülkemizde olmadığı varsayılırsa çıkar ve güç için yalancı sayınların ortaya çıktığı bir düzen görürüz.
İnsanoğlu doğumu hatırlar, ölüme üzülür, fakat bu olguyu unutur.
Dini, ahlak saygısı bile yerlere serildiği günümüzde, herkes ulema, herkes kedini tanrı zannettiği bu günlere geldik, şeytanın isteği bu olabilirimi?….
Dinimizi kullanarak getirim elde edenler malumunuz bunları artık söylemeye ve yazmaya gerek yok bunlar çoğaldıkça, şeytanın işi daha kolaylaşıyor.
Şeytan bile şaşırıp kalıyor bazen, o melunun aklına gelmedik olaylar ve  buna bağlı olan  düzen, Türkiye’de oluyor. Şeytanın   yaptığı senaryolardan daha üst düzeyde senaryolar yapılıyor….
Şeytan olayları yarattıktan sonra kenara çekilip izler, olayları izledikten sonra değişik senaryolar yaparak kendini yeniler.
Bu senaryoları görmeyen din ulemaları utansın, yine şeytan 1-0 galip,…
Yine bu olgu içinde ben bir din ulaması değilim fakat bilimsel yönden olayları inceledikten sonra saygı duyduğum  sizleri de aynı kefeye koymayı uygun bulmadım okurlarım, bu şeytanın uşakları olarak gördüğüm kesim çok ileri gitti,  olur olmaz kişiler sayın kisvesi altında saygı gösterildiği bu ortamda o kişilere ben saygı gösteremem…
Bu tür kişiler göründükleri gibi olmaz görünmedikleri gibi olurlar size cenneti vaat edip cehennemin yolunu açarlar, bazıları değiştim,  değiştim dese de inanmayın çünkü bir adam yani insan karakteri ufak yaşta belli olur, buna bazıları alın yazısı der bazıları eğitim der…
Bu sözde sayınlar kısaca şeytanın uşakları yalan söylemeği politika aracı olarak gösterirler….
İşte asıl sayınlar yalan söylemez riya yapmaz zaten doğrusu budur, yalanı insan insana söyleyemez….
İnsan insanın kuyusunu kazmak için din simsarlığına soyunmaz….
Yukarıda belirttiğim ters olguları yalnız ve yalnız şeytan ve onun uşakları yapar, yalan söylemek dinimizce günah sayılır, yalanın affedildiği yerlerde kuranımızda mevcuttur isteyen açıp okuyabilir, fakat insanı insana kıydırmak veya bölücülük yapmak için yalan söylemek sevaptır diyen bir ayetti ben göremedim dostlar…..
Birkaç örnek daha isterseniz, bu dini istismarcıların sevap kabul ettiği benim dinimin kabul etmediği örnek bulmak çok kolay hele bu şeytanın uşakları yönettiği düzende bulmak çok daha çok kolay bakın:
1.       Yalan söyleyerek vatanı satmak sevap değildir….
2.       Yalan söyleyerek torpil yapmak sevap değildir…
3.       Yalan söyleyerek sömürge düzenine ortak olmak sevap değildir…
4.       Yalan söyleyerek kadınları ve en kötüsü insanları kullanmak sevap değildir…
5.       Yalan söyleyerek ülkenin politikasını ve geleceğini bozmak sevap değildir…
6.       Yalan söyleyerek kendini sayın yerine koydurmak sevap değildir…..
7.       Yalan söyleyerek Bilimsel verilere bilimsel olmayan teoremlerle karşı koymak sevap değildir…
8.       Yalan söyleyerek Fikre hür yaşama zorla ve hile ile müdahale etmek sevap değildir….
9.       Yalan söyleyerek insanın hürriyetine gem vurmak dinimiz açısından sevap değildir…
10.   Yalan söyleyerek Fesat ve hile tohumu salarak şahsi veya bir grubun menfaatlerini gözetmek sevap değildir…..
11.   Yalan söyleyerek halkı dindar veya dinsiz olarak kamplaştırmak sevap değildir.
12.   Yukarıdaki 11 şıkkı görüp görmemezlikten gelmek sevap değildir….
Örnekleri gelin siz çoğaltın işte şimdi ben dinsizim onlar dindar, siz ve biz.
Siz ve bizi diye ayıran bizleri böyle yapanlar insan ise, öyleyse ben de şeytanım…
Evet ben bu ortamda ve bu kafalarca ATAİST olarak kabul ediliyorum,  kabul ben cehenneme gitmeye hazırım ya bunların hepsi  12 maddede doğru ise siz gitmeğe hazırlandınız mı?…
İnandığım tek şey birliğimizin bozulduğu dostlarım ve dur demesek aynada yüzümüze bakmaya bile yüzümüz olmayacaktır….
Bir vatandaş olarak günlerdir gördüklerim sizler kadar benimde benliğim ve ruhumu çok yaraladı, bilmenizi istiyorum…
Bir Mehmet ölse benim içim ölüyor artık dayanak gücüm kalmadı….
Konuşacak ve açıklanacak çok şey olduğunun fakındayım fakat ölüm yaklaştıkça anlıyorum ki onların ölümleri daha yakın…
Bir ölürüz bin geliriz, şehitlerimize rahmet dilerim öcünüz alınacaktır, hem bu siyasi oluşumdan hem de uşak olarak kullanılan kişilerden.
Biz ölmedik ölmeyeceğiz, bizi bu hale getirenleri ölümüz bile yener ATATÜRK’ ün dediği gibi geldikleri gibi giderler.
Çanakkale’de nasıl hezimete uğradılarsa şimdide Ankara’da öyle hezimete uğrayacaklar bu din simsarları…….  
Oturup düşündüm, ne yazabilirim ve nasıl yazabilirim, ne yazdım, nasıl yazdım?...
Bunların cevabını bulmak için şimdi yazıyorum, bu yazı dizisi benimde kendi hatalarımı görmeme vesile olacağını umuyorum…
Ben NOK Haber Merkezinin Başına getirildikten sonra inanılmaz görüntüler gördüm, kimi uşak, kimi patron, uşaklar patron, patronlar uşak olduğu sekiz seneyi yaşadım, bunlar ve daha sonra başımıza gelecek işleri bu olguların  aynadaki yansımalarını gördüm..
Evet Gördüm, çok kolay olmamasına rağmen olaya ve olguları kırsalda olsun,  şehirde olsun şahsen çoğu zaman grubumun yardımları sayesinde gördüm.
Bu gördüklerim ve duyduklarımın kimini unutmak zorunda kaldım, kimini yazdım kimini benimle birlikte olması için beynime yazdım çünkü bazı şeyler söylenmez ve yazılmaz, tanıdıklarım oldu, şahsen tanımadıklarım oldu, hepsinin fikirlerini dinledim ve halada dinliyorum herkes kendine özgü fikirlere sahip. Kimse ve neyse demeden dinlemek benim görevim ,bu bilinçle çalışıyorum….
Bu işe ve bu mevkie geldikten sonra ve öncesinde son  sekiz senedir her sabah kalkıp önce  aynada şu sözleri kendime soruyordum ve yine soruyorum çünkü ben bir bireyim ve yazı yazıyorum….
1.       Hatalarım ne, ne yapmak istiyorum, ne yapıyorum?..
2.       Grubumda tarafsız bir politika yürüttüm mü, acaba çözüm ararken çözümsüzlük mü yarattım?..
3.       Eleştiri yaparken eleştirildiğim konuları görmemezlikte mi geldim?..
4.       Çözüm arayışını yalnız kendi fikrimi savunanlarla mı tartıştım?...
5.       Yazılı sözlü medyayı dinlerken hep kendi fikrimi savunan kesimin sözlerini mi dinledim ve onlara yorum mu yaptım?...
6.       Fikirleri dinlemeden yalnız kendi fikirlerimi mi savundum?.
7.       Düşünceleri ve fikirleri bence bozuk olanları devamlı eleştirip hiç çözüm yolları göstermedim mi?..
8.       Çözmek yerine çözümsüz duruma fikirlerin ve düşüncelerin gelmesinde bir payım var mı?..
9.       Canlıları seviyor muyum?..
10.   Canlılara saygım var mı?
11.   İnsanları ne kadar tanıyorum?
12.   İnsan denen varlığa saygı duyuyor muyum?...
13.   Yaşadığım ülkeyi ve topraklarını üzerinde yaşayan her canlıyı tanıyor muyum, yoksa tanıyorum diyenlerin sözlerini dinleyip onlardan fikir mi alıyorum?..
14.   Politik yönden kızdığımda toplumun değişik kademelerine  ve  alt , üst benimle çalışan kişilere nasıl davranıyorum?
15.   Kişisel kızgınlıklarımı huzuru bozmak için kullanıyor muyum ?....
16.   Yasalara ve etik kurallara uyuyor muyum?...
17.   Bilimsel ve fikir bazında topluma , halkıma nasıl mesajlar veriyorum?..
18.   Kişisel kinlerimi işime ne kadar yansıtıyorum?...
Tabii ki tahmin edersiniz  yönetimdeki yobazlar bu tür sorgulamayı aynaya bakıp yapamazlar çünkü ampulleri yanmıyor ve karanlıkta yollarını arıyorlar, fakat ben ve grubum devamlı aydınlık gelecekte yol alıyoruz bizim ampule ihtiyacımız yok dostlar……  
Sözlerimi bana sabır veren bir öz değişle şimdilik son veriyorum.
Tanrım:bana, yapabileceğim işler için "Başarma" gücü, Yapamayacaklarım için ise "Tahammül(Dayanma)"gücü ver......