Pazartesi, Ağustos 27, 2012

H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A. (Şeytanın Aklına Gelmez)

H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A.
Birinci Bölüm, ikinci Kısım, Sekizinci Anlatım, Sözcük Sayısı 1.249

Halk Olma Olgusu Ve İsyan Kokusu

(Şeytanın Aklına Gelmez)

Saygın okurlarım,

25 Ağustos 2012

Umurlu karakoluna 3 günde 3 saldırı oldu…

Diyarbakır’dan sonra istihbarat tartışması oluyor, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” …

İstihbarat olgusu olay olduktan sonra yapılmaz, olay olmadan yapılır ve önlem alınır, bilgiler toplanır daha sonra bu bilgiler doğrultusunda önlem alır veya önlem alınması için talimat verilir, verdirir. Olay veya herhangi bir operasyon olduktan sonra ise bunları bulmak için başka istihbarat şekilleri mevcuttur…

Evet, ve evet olay olduktan sonra yapılan istihbarat olgusunda zafiyet olmadığı söylenir ama bu laf salatasıdır…

Ben ve bu işleri bilenler bu laf salatasını ve de bu filimi çok gördük artık ezberledik, örneğin Uğur MUMCU cinayetinde de böyle söylemler söylenmişti, bir farkla o zaman bir yazar öldürülmüştü şimdi halk öldürülüyor, o cinayette biri şeref sözü verildi…

Şimdi şerefleri olmayanlar bu sözü bile söyleyemiyorlar, Narko-teröre bu zamanda önem vermeliğiz, kısaca olay ve olgular at gözlüğü ile bakılmadan fotoğrafa bakıp çok yönlü araştırma yapılması gerekir…

Her neyse hem o zamanki hem de bu zamanki dilimde yine sonuç elde edileceğini zannetmiyorum fakat çalışma yapanlara başarılar dilemekten başka bir şey şu anda söylenmemelidir…

Bu istihbarat olgusunu sorgulamak, milli veya yerel işini yapan istihbarat elemanlarını sorgulamak onların iş yapma olgularını etkilemez…

Operasyonları yapan istihbarat elemanları bu işi yapmak için uzun eğitim almışlardır, sorgularsanız moralleri bozulur demek yalandır, böyle bir yazılı veya sözlü savunma veya inkâr etmek demek, hükümet ortada yok ne yapacağımızı bilmiyoruz demektir. Örneğin bu elemanlara psikolojik eğitim verilir ve bu tür baskılara karşı koyacak elemanlar tarafından bu operasyonlar, kısaca istihbaratlar yapılır… 

Evet,

Söylenenlere inanmayın Türkiye’de bir istihbarat zafiyeti var ama iş ve değerlendiren kurumlar arasındaki yapılanmadadır bu yapıların arsındaki boşlukları dış istihbarat elemanları doldurur, sonuç olarak:

·         Elemanlar üzerinde ki ters ve düz siyasi baskı…

·         Operasyon için ayrılmış ekonomik yapılanma ve dağıtım şekilleri…

·         Ters ve yüz Provokasyonlar ve bu konuda önlem alınması…

Sayesinde bu tür istihbarat zafiyeti her zaman özellikle bu hükümet var olduğu sürece olacaktır…

Bu olguda benim geniş açıdan gördüğüm görünen fotoğraf bu…

Yoksa inkâr etmek yapılmamış demek değildir zaten bu zafiyetin belgesi de olgumuz istihbarat olduğunda bulunamaz bulmak için fotoğrafa dikkatli at gölüğü takmadan bakmak yeterli olacaktır kanıt aramak için geçecek her zaman dilimi biraz daha zafiyete çanak tutacaktır. Buda istihbaratın diğer bir oyunudur ve de bunu dış istihbarat yaparak kanıtları ve görünen fotoğrafları değiştirir ve bunu araştıranları yapanlar havanda su döver…

Benim değindiğim olgu 13.08.2012 ve 20.08.2012 tarihinde yazdığım istihbarat zafiyeti ile işini yapan elemanların sonucu değerlendiren elemanlar arasındaki zaviyeden veya iş bilmez elemanların oralara getirilmesinden ve de oturmasından söz etmiştim dostlar…

Bu hafta size bir dönekliği göstermek istiyorum…

Dönmeden dönmeğe farkı vardır ama siyasi manevraların ve dönmelerin Türkiye’de sonu yoktur şimdiki zaman dilimindeki dönmeye bakın…

Şimdiki zaman diliminde dönmelerden birini, kim olduğu açık yinede irdelemekte fayda var…

İşte 24 Ağustosta haberlerde bu dönmenin haberleri yayınlandı ertesi gün Umurlu karakoluna saldırı oldu fotoğrafa geniş açıdan iyi bakın sizlerde göreceksiniz…   

Kızan kızabilir, darılan darılabilir…

24 Ağustos 2012 günü bu dönekliği gördüm çok sevindim, bir yandan da korktum çünkü istihbarat buna dikkat etmez ise ne olacağını düşündüm ve ertesi gün Umurlu karakoluna saldırı oldu…

Birde aşağıda yazacağım şekilde düşündüm çünkü bence bir düşünen hayvanım yani insanım…

Bu sayın denilen kendini düşünen hayvan Atatürk’ün kurduğu, siyaseti öğrendiği siyaset kumrunda olmadığı için sevindim…

İnsan dediğimiz düşünen hayvan kendini düşündüğü kadar diğer kişileri niye düşünmez, bunu için kendini görünmeyen veya açısını saklayan o varlık iyi ki CHP de değil gibide düşünebiliriz, yoksa buda mı bir oyun diye de düşünenleriniz olabilir…

İşte o siyaset kurumu CHP şimdiki zamanda zaten bozulmaya başlamışken bu kişinin orada olmaması beni gerçekten sevindirdi…

Bu bence dansözlük veya dansörlük yapan düşünen havan kısaca hiçbir insanın politika için bile böyle bir ortamda kıvıramazdı…

Benim bakış açımdan gördüğüm fotoğrafını ve dansöz gibi dönmeyi kedi yazım dilime size biraz anlatacağım…

Böyle dönekler olmadığı zaman sökükleri kesip dikmek daha kolay olur fakat yamalı bohça hesabı CHP nereye kadar gider oda başka tartışma konusudur. CHP Sıfırdan yenilenmek için çaba göstermesi en iyisidir, bunun için genç ve dinamik Atatürkçü beyinlere tüm halk olgusuna ulaşmış halkın ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır…

Benim, sizlerin, bizlerin biliyorum ki yanımıza gelen yularlı adi şerefsiz kölelerin sözlerini, düşüncelerini bile dinleriz ve de dinlesiniz, onlara saygısızca davranmayız, cümleleri kelimelere bağlayarak kızıp yazmakta kızmayıp yazmakta bizim duyduklarımızı yansıtmamıza bağlıdır dostlarım…

Şimdiki zamanda onlara saygısızca “Ananı da al git…” veya “Böyle sanatın içine tükürürüm…” deseler, dönek bile olsalar yinede saygılı davranırız çünkü biz onlar gibi şerefimizi beş paraya satacak kadar şerefsiz olamadığımız bilinmelidir…

Son olarak da şehitlere kelle diyen birinin iktidarında olanlar bizi üzer ve düşünürüz fikir yürütüp bu fikirlerimiz etrafında birlik ve beraber oluruz…

Bir düşünen hayvan düşünün buna insan densin…

Sözde kültür bakanı görevi yapsın ve tatil kıyafetleri ile şehit cenazesine gelsin…

Bu düşünen hayvan, bu şehidin devlet töreni bile bozan biri olsun….

Bu şehit devlet adamı değildir bando ile toprağa verilemez yalnız tekbir sesleri ile toprağa verile bilir desin…

Bululduğu ve siyasi ortama bukalemun gibi uyan biri olsun…

Bu düşünen bukalemuna benzeyen hayvan oğlu hayvan denen insan evladı tören sırasında askeri bandoyu durmasını istesin, istemekle kalmadı bu ulusun albayına utanmadan emir verecek cesareti bilen göstersin…

Bunun da adı sayın denilen Ertuğrul Günay olsun…

Ve bu zaman diliminde bu kişiyi biz görelim ve ona saygı duyalım olur mu dostlarım?

O ve onları da belli bir düzeyde dinler saygılı olarak yaptıklarına cevap verelim olur mu dostlarım?.

Kendimiz överken bile kendimize Türk diyelim bazıları gibi bizler Kasımpaşalıyız demeyelim olur mu dostlarım?

Dinimizi onlardan öğrenmeyiz, biz yıllarca Müslüman yaşadık Müslüman öleceğiz, Alevi, Suni,Kürt, Laz, Çerkez kısaca ülkemizde yaşayan herkes kardeştir diyelim dostlarım olur mu?

Belkide olur belki olmaz ama biz olacakmış gibi davranalım olur mu?

Bizler Ters ve düz provokasyonları kullanarak siyaset veya halkı gayyana getirmeyiz çünkü çıkacak isyan kokularını duyarız ve kendimiz ve etrafımızı kontrol ederiz kontrolsüz güç güç deyidir, kontrolümüzü kaybettiğimiz zaman ülkemizin içine düşeceği olguyu görürü ona göre davranırız...

Dünyanın tanıdığı Mevlana bu ülkeden çıkmıştır onun felsefesini unutmamız geren bir zaman diliminde yaşıyoruz…

Bu ülkeyi bize veren başta büyük öder Mustafa Kemal Atatürk’ün torunları ve silah arkadaşlıkları olarak bu kardeşlikten övünürüz, bunu açık açık söylemesek de bizler korkmuyoruz çünkü kardeşiz...

Kardeşler gönül gözü ile bakarlarsa birbirlerini anlar, ama içlerine fesat tohumları ekilirse bu anlayıştan uzak olur…  

Karşımızdaki olan adi şerefsiz ve bu ulusun çıkarlarından kendi çıkarlarını üstün gören ve bu milleti satan dış memleketlerin uşağı olan sayınlar veya sanal olarak yarattıkları düşmanımız bile olsa onlara saygısızca kendilerine, ailesine küfür veya ona benzer hakaret etmeğiz…

Bizler, sizler ülkesini seven herkes laik ve hukuk devletine inanarak davranır…

Sabrederiz, inancı ve davranışı ne olursa olsun saygılı ve sevgili olarak davranırız…

Bizler, sizler, bizi tanıyan herkes şunu bilir, dinimizi imanımızı kullanarak siyaset arenasın ortamda bazı kendini bilmezler gibi kendimize çıkar sağlayacak oyunlar oynamayız biz kumarı bile namuslu oynayanlardanız, önümüzde bu kadar namusuz şerefsiz varken bile namuslu olmayı prensip haline getiririz…  

Seçilmiş ve atanmış olan o tür düşünen hayvan kısaca insan dediğimiz varlıklara bizi alık, aptal gibi görebilirler, o görüş açısı onlara göre doğru olabilir.

 Bu görüş açısına bile bizlerin saygımız vardır…

Biz bizi bilirsek onlar kendilerin bilmese de bizler o ve onların isteği biçimde onların bakış açıları üzerinden Ters ve düz politika yapmayız, biz yazarız okuyan olur okumayan okumaz, buna da saygı duyarız…

Bekledikleri ve bekleyecekleri, umdukları görüntü belkide beni, sizleri, bizleri aptal, alık gibi görmeleri, işlerine geliyordur, belki ben, siz, bizler öyle bir görüntü veriyoruzdur, buda bizim görünen yüzümüz olsun varsın…

Kim bilir daha kafalarında nasıl bir ölçü ile ben, siz bizleri değerlendiriyorlar?  

İşte asıl bu ölçüyü bulmalıyız…

Yinede sayın denilen Ertuğrul Günay’ın yaptığı olguyu görünce fotoğrafa bir daha baktım önce insanlığımdan utandım sonra siyasetten ve bir daha Fotoğraflara baktığımda özür dileyerek Yuh be, dedim böylesine…

Bu döneklik şeytanın aklına gelmez…

Saygılar…

Cessur Demirali Gürsu

27.08.2012

 

Sekizinci Anlatım sonu

İkinci Kısım devam edecektir

Birinci Bölüm Devam Edecektir

Pazartesi, Ağustos 20, 2012

H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A (İnanıyorum)


H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A.


Birinci Bölüm, ikinci Kısım, Yedinci Anlatım, Sözcük Sayısı 1593


Halk Olma Olgusu Ve İsyan Kokusu


(İnanıyorum)





Saygın okurlarım,


Dikkat dikkat ve bir daha dikkat…


Türkiye nereye gidiyor fark edin, düşünün, hissedin ve önlem alın…


Olgular benim yazdığım biçimde istemesem de oluşuyor, ben uyarıyorum, okuyan okuyor okumayan uyuyor…


13 Ağustos 2012 Pazartesi saat 8:30


Benim haber kanalımda benim imzam ile çıkan yazıda 9 Ağustos 2012 Perşembe günü saat 8 sıralarında İzmir Foça’da bir askeri araca saldırı yapıldı, haberini irdelerken hafta başından veya olaydan sonra olacaklar hakkındaki ön görümde şunu dile getirmiştim ve belirtmiştim…

Ön görü olarak 3 veya 7 gün zarfında yedi başlı yılanın bir başka başı bir yerde yine yukarda belirttiğim hücrelere bağlı terör eylem veya terörist eylemlerde daha süreli olabileceğinden şüphe duyuyorum…


13 Ağustos 2012 Pazartesi saat 19:00 suları…


CHP Milletvekili Hüseyin Aygün kaçırıldı veya olgu öyle gösterilmek istendi irdeleyelim…


Fotoğrafa ilk bakışta:


İşveren, iş üreten ve çalışanlarla ile üretime katılmayan kişilerle birlikte konuşan veya konuşmayan düşünen hayvanlar dediğim vatandaşlarla seçilmiş olan bir düşüne hayvan kısaca milletlin vekili sıfatı ile görüşmek amacıyla sabah saatlerinde Tunceli'nin Ovacık İlçesi'ne gider.


Buraya kadar gel bir Fotoğrafa batık şimdi yavaş yavaş geriye çekilip Fotoğrafa bakış açımızı açıyı genişleterek bakalım:


Tunceli'nin Ovacık İlçesinde birde bulunan terör örgütlerine yardım eden dış ve Türkiye’de kurumlaşan istihbarat olanakları son derece iyi çalışan PKK terör örgütü mevcuttur…


Bu hücresel istihbarat örgütü henüz tam manası ile çökertilemediğini CHP Milletvekili Hüseyin Aygün herhalde söylenmedi veya değişik yollardan ima edildi, bakın ne iyi niyetle olaylara Fotoğrafa bakış açımızdan yaklaşıyoruz…


Açımızı sabit tutarak Fotoğrafa bakışımıza devam edelim:


Olgumuz şimdiye kadar iyi niyetle devam ediyor ya ama bizim CHP Milletvekili Hüseyin Aygün bunu uyarıları umursamadı çünkü o büyük bir milletlin milletvekili idi, CHP’ye son derece bağlı bir milletvekili idi ve her yer girip çıkabilirdi o nedenle Tunceli'nin Ovacık İlçesi'ne gitmişti…


Açımızı genişletmek için biraz daha geriden Fotoğrafa bakalım:


O zaman diliminde ve olaydan yaklaşık sonraki 20-38 saat içinde bakın Fotoğrafta neler oldu…


·         Haklı olarak korkmadığı hükümetin yanında olduğunu bizim CHP Milletvekili Hüseyin Aygün zanenneti ve inanarak bu istihbarat olanakları Türkiye’den kuvvetsiz olduğuna hepimiz gibi oda inanmıştı…


·         Kaşısın da küçümsediği veya küçümsediğimiz PKK örgütü vardı bu şerefsiz örgüt bizim CHP Milletvekili Hüseyin Akgün’e bir şey yapmazdı veya yapamazdı zaten sonraki beyanlarında bunu doğrulayıcı bir söz söyledi “ARKADAŞLAR” dedi…


O arkadaşlar yani şerefsiz PKK militanları  neler yaptılar ülkeyi nasıl meşgul edip asıl olgudan bizi uzaklaştırdılar Açımızı sabit tutarak Fotoğrafa dikkatli bakalım:


Yukarıdaki 20-38 saat zarfında ki olguyu fotoğrafa görüş açımızı genişleterek bunu analiz edebiliriz…


 CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'ün yolu dönüşte saat 19.00 sularında Ovacık karayolunun otuz beşinci kilometresinde ilk baştaki söylemlere göre iki kişilik PKK'lı denilen ve düşüne hayvan profiline uyan terörist grup olarak tabir edilen insan veya onlara yardım ve yataklık eden hücre elamanları tabir ettiğim varlıklar tarafından yolu kesilerek kaçırılmıştır veya öyle düşünmemiz sağlanmıştır.


14 Ağustos 2012 yalnız son olgudan yaklaşık 20-38 saat sora..


CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, kaçırıldığı yere çok yakın bir mesafede bulunan Torunoba köyü yakınlarında yukarıdaki ve gene önceki yazımda bol bol bahsi geçen hücre elemanları tarafından serbest bırakıldı.


Fotoğrafa dikkatli ve artık mantıklı bakmanın zamanıdır:


Bu hücre elemanları CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün oradan geçeceğini nasıl haber aldılar, bu tesadüf ise de “ bırak “ emrini kimden aldılar, bu arkadaşımız yani CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün bir asker, bir subay veya bir güvenlik gücüne bağlı bir kişi olsaydı böylemi bırakıldı?


İnanmıyorum ama demokratik hukuk devletinde yaşıyorsak, Bu soruyu da sormak benim ve şehit yakınlarının hakkı…


Yoksa bu hüre elemanları TBMM ne saygı duyuyorlar da bu Millete saygı duymuyorlar mı?


Saygı duymalarının nedeni sayın denilen kişiler için mi geçerli?


Bu soruları cevaplarını da halkımız ve ben bekliyorum…


Cevap verecek yürekte olduklarına da inanmıyorum buna rağmen yazıyorum…


Bu 20-38 saat içinde Türkiye’nin ilk patisi ve milletvekili kaçırılan veya öyle gösterilen CHP TBMM acil toplantıya çağırdı, BDP ordaydı MHP ve AKP yoktu sora toplantı yapacak milletvekilleri sayısı az olduğundan yasalar gereği tartışmalar sonucu meclis oturumu kapatıldı tabii ki bunu tüm medya organları bir başarı gibi sundular…


Evet,


Başarılı bir operasyonun sonucu bu olabilir mi?


İnanın midem bulandı…


Bu partilerin birbirine sözde konuşarak, kısaca tabir doğru ise laf atarak, kadınları hamam kavgası veya mahalle kavgası biçiminde, söz diyaloglarını ve atışmalarını tabii ki reytingler artı en hoşa giden kareler medya tarafından yayınladı.


Halk bunları dinleyince kapalı kapılar ardında olan olayları ve görüşmeleri  unutup hangi tarafın galip geleceğini düşünmeye başladı.


İşte bizler ulaşamaz dediğimiz, küçümsediğimiz dış istihbarat olgusu bunu yapmayı da başardı,  her çıkan başka bir şey söylüyordu, yorumlar birbirine giriyor, reytingler artış gösteriyordu, haber kanalları yarış içinde kimin ne söylediğini yetiştiriyordu, doğru söylevler bile dinlenmiyordu…


Bu arada hüre elemanlarına talimatlar veriliyordu…


Bu talimatlar nasıl verildiği kimsenin umurunda bile değildi...


Neyse CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün birilerinin talimatı ile serbest bırakıldı, o birileri kimdi ve bu 48 saate ve son saatler yakın milletin vekili bırakılmadan önceki 7 saate nasıl, kimlere tarafından talimatlar nasıl ulaştırıldı?


Asıl çözülmesi gereken soru bu…


15 Ağustos 20012 iftardan önce


Bizim MİT devreye girmişti ve 15 Ağustos 20012 tarihinde bizim MİT’in sözcüsü sayı denilen düşüne hayvan H.F topladığı belgeleri yine sayın denilen daha büyük düşünen hayvan olan R. T.  E. İftardan önce getirip gösterdi.


Bu gösteri nedense herkesin bilgisi dahilinde belgeler gösterildi, belgelerden zaten büyük düşünen hayvan olan R.T.E’nın bilgisi veya tahmini olduğuna eminim, bence bunları bıyık altından güler dinlemiştir.  Hani bir zaman diliminde konuşmasında şehitlere kelle terörist başına sayın diyen bir kişi böyle davranır zannederim, gömlek değiştirir gibi fikir değiştiren ve kendi fikirleri olmayan kişi bir adamsa, bu adam yedisinde neyse yetmişinde de odur derim…


MHP ve AKP Aynı oyunun içinde rol almasa da ters, yüz denilen politikalar yapmaları için aynı taraf tarafından yönetildiği aşikârdır. A.G’ün Cumhurbaşkanı seçerken takındıkları tavırları ile şimdiki tavırları aynı burada da yazarım, MHP sözcüleri ve lideri sayın denilen düşünen hayvan D.B’de bir adamsa, bu adam yedisinde neyse yetmişinde de odur derim…


Yine bu arada Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün CHP lideri K.K tarafından Ankara’ya çağrıldığı fakat  Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün o gün itibarı ile  Ankara’ya gitmeyeceği haber kanallarına düştü buda milletin vekilinin sayın denilen Hüseyin Aygün’ün istifa söylentilerinin artmasına sebep olmuştu…


Bir ulus kendi seçtiği milletvekilini şerefsiz PKK terör örgütüne kaçırtıyorsa ve onu koruyamıyorsa ben artık bir şey yazamam demek ki bizler halk olma olgusunu unutmuşuz…


Sayın denilen Hüseyin Aygün ile sayın denilen K.K’nun arasındaki bu gerginlik o gün itibarı ile kaçırıldığı veya öyle göstermelik kaçırma olgusu ve söyleyemeyeceği bazı şeylerin olduğu için olabilir diye iyi niyetle düşünebilirim sizlerde öyle veya böyle artık olguları düşündüğünüzden de eminim…


O gün itibarı ile Tabii ki bu konuda senaryo yazmak kolaydı ama bilinen bir şey vardı oda milletin vekilinin söylendiği gibi ise iki PKK lı tarafından esir alınıp bir yerlere götürülmesi. 


Bir milletin vekilini iki PKK lı götürürse 1082 tam donanımlı PKK militanları tüm Milletin seçtiği vekilleri istedikleri zaman istedikleri yerde kaçırıp propaganda yapıp burunları bile kanamadan geri getirip bırakabilirler demektir…


Zaten şerefsizler 15 Ağustos 2012 tarihinden sonra terörist eylemlerin yaygınlaşıp artacağını söylemişlerdi…


18 Ağustos 2012 Van’da terörist eylem oldu…


Son 20 senede Türkiye ne hale düştü, fotoğrafa bakın ve benim gördüklerimi sizlerde geniş açıdan bakarsanız göreceksiniz…


 Aklıma başka sorularda geliyor…


Geçmiş zamanda bir dış işleri bakanı yine Çankaya’da oturuyordu bir basın toplantısında tüm basın mensupları ajan gibi bir şey söylemişti, bende ajan olamayan ajanın tanımaz diyordum.  Şimdi ki zamanda bu beyefendi dediğimiz sözde sayın düşünen hayvan, Cumhurbaşkanı olarak tek noterlik yapıyor ve bolca fotoğraf çekiyor, çektiriyor, yukarıda belirttiğim üzere son 20 senedir Türkiye’nin düştüğü durumu göreniniz var mı? 


Bunu inanın merak ediyorum…


Şimdi ki zamanda devletin en büyüğü olan düşünen hayvan tabir ettiğim Sayın denilen A. G tespitleri doğrultusunda bende bazı aklıma takılan soruları sizlere soracağım dostlarım…


Türkiye’de gazetecilik yapmanın veya medya mensubu olmanın kriterleri nedir?


Haberi verirken yorum yapmamak mı, haber verirken yorum yaparken taraf tutmak mı?


Haberin içindeki olayları görüp onları halka yansıtmamak mı, yansıtırken alınan talimatları yerli yerine koyarak bazı kişi ve guruplara bunları aktarmak mı?


Haberci olup olanları görmeden patronların dediği biçimde, para kazanmak için o haberi evirip çevirip patronların istediği biçimde yansıtmak mı, haberci veya habercilik yapmak yoksa o haberi başka ülkelerin yararına kullanmak için onların basın organlarına vermek mi?..


Yukarıdaki sorulara siz cevap verin…


Şimdi ki zamanda ve daha sonraki zamanlarda en önemlisi tirajı artan ve ödül alacak gazeteler ve medya gurupların size gösterdiği fotoğraflara geniş açıdan bakın…


O fotoğrafla da kendinizi görebilecek misiniz? Size ne gösteriliyor ne saklanıyor dikkatli dikkatli bakınız…


Ödül verdiğiniz gazetecilere iyi ve dikkatli bakınız kimle niye neden ödül veriyor?


Medya ve popüler yazar olgusuna evet, bu konudaki fotoğraflara geniş açıdan bakmanızı tavsiye ederim ve bunu iyi tespit ediniz…


Bu soruları ben Cessur Demirali Gürsu soruyorum ama ilerde sizde bunları soracaksınız,  9 Ağustos 2012 Perşembe günü saat 8 sıralarında İzmir Foça’da bir askeri araca saldırı yapıldı.” haberinden sonra o ödül alan tirajları milyonlarca olan internette haberlerine yorum üzerine yorum alan gazete, haber kaynaklarına bakınız.


Ben baktım…


Yazarları içinde halkı uyaranları ben görmedim.


İnternet geniş bir kitleye hizmet veriyor, ben hatam olursa ve  geniş sanal ortamda ben atlamış olabilirim halkı uyaran varsa özür dilerim…


Geçin uyarmayı hepsi sizin paralarınızla zengin oluyor, ben hatalarımla sevaplarımla bunu gördüm ve de geçekten çok ama çok üzüldüm.


Sizler ve saygın halkım nasıl bir duruma sürüklenmişsiniz, acımıyorum çünkü bunu sebebi acınacak duruma sizi sokanların sonraki durumlarını görüyorum, onlara sizden vaazla acıyorum, sizler bu olguları fark ettiğiniz zaman işte o zaman onları düşünüyorum.


Şöyle ki benden başka  3 veya 7 gün zarfında terör eylem veya terörist eylemlerde daha süreli olabilecek “ diye uyaran kimseyi görmedim gören varsa korkmadan bana yorum yazın eyer popüler yazar yazıları var ise bende gelecek hafta sizlerle bu yazarları tartışmaya açarım…


Evet,


Korkmadan utanmadan ben yazıyorum dostlarım, bir canım var oda bu halka feda olsun…


Karar yüce Türk halkınındır, halk olma olgusuna ulaşan tüm halkımız bu kararı gün geçtikçe önce kendi kendilerine daha sonra onlara söyleyecektir, ben buna inanıyorum…

Saygılar…

Cessur Demirali Gürsu

20.08.2012





Yedinci Anlatım sonu


İkinci Kısım devam edecektir


Birinci Bölüm Devam Edecektir

Pazartesi, Ağustos 13, 2012

H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A. (Yazı Kalır)

H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A.

Birinci Bölüm, ikinci Kısım, Altıncı Anlatım, Sözcük Sayısı 2931

Halk Olma Olgusu Ve İsyan Kokusu

(Yazı Kalır)

Saygın okurlarım,

9 Ağustos 2012 Perşembe günü saat 8 sıralarında İzmir Foça’da bir askeri araca saldırı yapıldı, geçen haftaki yazımda işte benim demek istediğim olgu bu idi,  buna ters ve düz, provokasyon sonucu olan olgu denir içeriğini anlamak zor ama imkansız değildir…

Ben devlet değilim ama çok güzel her konuda araştırma yaptığıma inanıyorum…

Aslında bu kendini beğenmiş tavırları ben hiç sevmem ama yazdım ve silmedim…

Evet,

Yanlış bir cümle oldu, hepimiz bu ulusta yasıyorsak halk olma olgusuna sahipsek devletiz dostlarım…

Bu devlet oluşumunda hepimizin az çok iyi ve kötü yönde payı vardır, bu paylar kendi aralarında bile ayrılırken ben size ön görü olarak bazı şeyleri yazıyorum, yanlış veya doğru o siz saygın okuyucularımın takdirine bırakıyorum…

Önce düşünce ve fikir kirliliği başladı, sonra Fikir terörü başladı, bu fikir terörü silahlı terörü ateşledi, şimdi herkes sesli veya sesiz olarak her zamanki terör olaylarında olduğu gibi birbirine soruyor “bu İzmir’deki terör eylemi nasıl oldu?”…

Soralım baklalım, hatta sormayalım düşünelim olan olayları ve olacak olaylar hakkında korkmadan fikir üretelim..

Bu terör eylemi nasıl oldu biliyor musunuz?…

Cevabı olayların içinde, olayları takip eden kişiler bunun cevabını bulur…

Resim’e baktığımızda veya resim’e nasıl baktığımızda, bakış açımızdan cevapları bulabiliriz herkes kendi cevabını bulabilir. Maksat o cevapların belli bir ölçüde mantıklı ve olumlu olarak yansıtılmasıdır. Bu yansıma daha sonra bu cevapları bulanlara doğru yansıyacağını unutmamak gerekir...

Resim’e geniş açıdan bakarsak 23 Temmuz 20012 yani İzmir’de yapılan terörden 17 gün önceki olan olguyu düşünün…

Bu olguyu düşündükten sonra birde yorumların yoğun olduğu geçen haftadakive iki hafta önceki Hakkâri Şemdilli’de olan operasyon sonucunu ve nasıl kimler tarafından yorumlandığını düşünün..

İzmir gibi diğer il ve kasabalarda bu tür bir terör eylemi olacağı bilinmek olunup, bunu bilmemize rağmen, niye engel olunamadı? Birde bunu düşünün…

Düşündüğünüzden eminim…

Şimdi bu düşünceleri bir kenara koyun çünkü bu sizin düşünceniz olarak size ait olmaktadır ama benim düşüncelerim sizlere aittir, bu düşüncelerden bilinçli bir fikir üretmek hepimize aittir…

Evet, Saygın okurlarım,

6 Ağustos 2012 tarihinde önceki yazımda ön görü olarak olacakları yani günümüzü, o şerefsizlerin şeref uruna yaptığı terör olayının gelişini ve geleceği kısaca bunları bildirdim…

Bunları sizlere bir kere daha ufak başlıklar halinde yazmayı düşünmeniz için uygun görüyorum…

Saygın okurlarım,

İzmir’deki sonuca bu teknoloji çağında bir haftadan az bir sürede yapılan yorumlar istihbarat olgusundan kaçarak nasıl şimdiki zamana ulaştı ve bizleri daha neler bekliyor…

Bakınız;

a.        Ters ve düz olarak psikolojik ve asimetrik baskı sayesinde bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım…

b.       Fikir ve düşünce terörünü engellemememiz sayesinde ve de bu fikir ve düşünce terörü silahlı eylemlere yol göstermesini engellemememiz sayesinde bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım… 

c.        Halkımız üzerinde uygulanan medya ve kumları tarafından yapılan ters ve düz psikolojik baskı sayesinde bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım…

d.       Kurumlar pasivize etmek için psikolojik ve asimetrik bir savaşta başarılı olamadığımızdan, bu psikolojik ve asimetrik savaş güvenlik güçlerimiz üzerinden sürdürülmeleri sayesinde bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım…

e.       (d) şıkında belirttiğim olgu yüzünden askeri ve sivil istihbarat kurumlarımız rahat çalışamamamdır, bu nedenle alınan haberler ve istihbarat bilgileri, bu psikolojik ve asimetrik baskı altında olan komutanlar ve amirler tarafından tam manasıyla değerlendirilmediği sayesinde bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım…

Sonuç (a) (b) (c) (d) (e) şıkları ve 9 Ağustos 2012 Perşembe günü olan şerefsizlerin şerefi olan Terör eylemi…

Daha günler şimdiki zaman diliminde neye gebe bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım…

Bunları da düşünmek evet, doğru, tarafsız fikirler üretmek gerek fakat bunu ne zaman yapmak gerek fikir ve düşünce üretmez duraklarsak, bu zaman diliminde bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım demek kâr mı zarar mı getirir bunu iyi analiz yapmamız gerekir…

Saygın okurlarım,

Bu yazdığım yazıları internette okuyanlar…

Telefonundan facebook ve Twiter’den arkadaş bulanlar, sonra yorumlara yorum yapanlar…

Diskoteğe gidip eğlenen ve uyuşturucu kullanmak için para saçan gençler ve genç yaşta uyuşturucunu kucağına düşüp ölümü bekleyen genç arkadaşlar…

Çocuklarını dinlemeyip fikirlerini ve düşüncelerini onlara empoze ededen veliler ve öğretmenler…

Rahat yataklarına yatmadan viskilerini yudumlayan iş adamlarımız ve kadınlarımız…

Din sömürüsü içinde bulunan siyaset olgusun ile siyaseti götüren ve bundan rant elde eden kişiler…

Laik Türk Cumhuriyetini sözde koruyalım diye aydınlarımız ve yazılarını büyük bir özenle yayın yapan medya ve kurumları sayesinde konuşanlar…

Atatürk’ü tanımayan sonra onunu fikir ve düşüncesini korumaya kalkan olaylar olurken yaz tatili yapan veya üniversitede hava atarak konuşan dışarıda susan gençlerimiz…

Uzun yazının kısası, hepimiz şunu bilelim bu ülke hepimizin, yanarsak hepimiz yanarız bu yangından kurtuluş yok…

Yanılgı ve iş bilmez, dışa bağımlı tüm hükümetler en sonunda istihbarat örgütlerinin kontrolü altında T.B.M.M. sayesinde Türkiye’mizin Doğu bölgemizde yılardır bir iç savaş çıkarıldı ve onu bizler mecburen istesek de istemesek de şehit vererek bu olguları izliyoruz, ulusumuzun tüm topraklarında korku ile yaşıyoruz…

Fakat korkumuz ölmek veya şehit vermek değil ilerde Türk ulusu olarak bir yerimizin kalıp kalmayacağı ve kimlerin uşağı olacağımızın korkusu, en büyük korkumuz bizler, sizler, onlar bu hataya nasıl düştük sonra çocuklarımıza bunun cevabını nasıl vereceğimizin korkusu…

Yazı aramızda, bu arada yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar…

Doğuda Bu bölgede çalışan güvenlik görevlileri şunu bilir bu terör örgütleri yedi başlı yılana benzer derler…

Bu yedi başlı yılan daha çok Narko-Terör olaylarında ve büyük operasyon sonrasında ortaya çıkar.

Bu yedi başlı yılan olgusu yıllardır böyle bilinir, dikkat edilmez ise gelecek yıllarda da bu yılan önümüze çıkacaktır…

Doğuda yılanın kuyruğuna çok basılır ama kafası asla ezilip koparılamaz,  bu yedi başlı yılanın kuyruğuna basıldığı zaman kısaca şunlar olur:

Batıda ve güneyde ve Başkentte başları faaliyete geçer, hukuku ve T.B.M.M. kullanarak görev yapanlar üzerinde maddi manevi Psikolojik baskı başlatırlar…

Bu yılanın öç alma olgusu psikolojik baskıdan daha fazla ağılık tutar ve pusu kurmak ve masum insanları öldürmek bu yılanın ana öç planıdır böylelikle ben varım demek ister…


Bu öç alma ve pusu kurma olgusunu yıllardır dış istihbaratlardan yadım alarak  bu yedi başlı yılan plan ve programını şöyle yapar:

Olayda veya olaylarda görev alacak Teröristler belli bir bölgeye daha önceden konuşlandırılır…

Bunlara hüre topluluğu denir bu hücreler sayesinde birçok eylem önceden olasılık olarak hesaplanır.

Bu hesaplar hücrelere daha önceden verilir. Doğuda veya iç bölgelerde güvenlik güçleri bunu yaparsa şu eylem yapılacak biçiminde daha önceden eylem planlanır..

Hücre veya hücreler bu plana göre çalışma yapmaları istenir, bu planlar yardım alınmadan yapılamaz, bu yardımı hücre veya hücrelere dış istihbarat veya içerde çalışan kadrolu istihbarat örgütleri sağlar…

Bu istihbarat örgütlerinin çalışma sistemleri ise şöyledir; istihbaratta uzun vadeli ve kısa vadeli planlar yapılır. Bu planlar dâhilinde haftalık veya istihbarat boşlukları göz önünde bulundurularak günlük olarak planlar güncellenir ve yürürlüğe konur…

Yazın ve kışın bu hücrelerinden emir yolu ile hücre elemanları çıkarılır bazen rotasyon için diğer bölgelere çok zamanlı gizli olarak aktarılır…

Her hücre bölgesinde bağısız faka dış merkeze bağlı olarak çalışır…

Hücre veya hücrelerde bir kişi vardır ki bu kişi çok önemlidir organizasyonu bu kişi yapar aldığı haber ve istihbaratları merkeze anında bildirmekle yükümlü olan o kişidir, o kişi her türlü Telekomikasyon dalında çok iyi ve şifreleme uzmanıdır fazla ortada görünmez ama lider odur. Hücrede olan herkes o kişiye bağlı olarak çalışır, bulunan tüm hücredeki elemanların hepsi olan operasyon içinde ve sonrasında bu kişiyi korumakla yükümlüdür aksi halde o kişinin de bilmediği bir hücre elemanı o hücre elemanını öldürür ve böylelikle bilgiler güvenlik güçlerinin eline geçmemiş olur…

Her hücrenin belli bir görevi vardır, buların başlıca örnekleri bulduğu bölgede provokasyon elemleri yapmak ve örgüte para kazandırmaktır, ikinci örnek ise silahlı terör provokasyonu yapmaktır…

Her hücrenin barıma ve ihtiyaçlarını son derece gizlilik içinde dış ve iç istihbarat elemanlarınca hücre evleri tahsisi edilir…

Böylelikle hem hücre elemanları rahat rahat çalışabilirler hem de onları maşa olarak kullanan dış istihbarat mensupları hücre elemanlarını yaptıklarını takip edede bilirler…

Olumsuz bir olguda hemen o hücre evleri içinde bulunan elemanlarla yasal çalışan dış ve içerideki dış istihbaratta bağlı olan istihbarat elemanları tarafından imha edilir.

Bu imha olgusu da halka yangın ve patlama oldu diye çoğu zaman yansıtılır, olguların yansıtılmayanları da çok sayıdadır çünkü bunlar son derece gizli yapılması gerek iç operasyonlardır fark edilmemesi için son derece özen gösterilir,  bular olgu bitikten sonra çoğu zaman yer değiştirilerek olay kapatılır.

Olay yakın veya uzak zamanda ortaya çıkarsa veya özellikle çıkarılırsa sonradan gerektiği anda önlem alınır ve lehlerine olarak yine medya yolu ile bu olgu başka türde gösterilerek halk aldatılır...

Türkiye’de bu ve buna benzer sayısız hücre mevcuttur. Zaten soğuk savaştan sonra Türkiye bir istihbarat cenneti olmuştur ve her türlü olgu önce Türkiye’de denemiş sonra başka memleketlerde asıl operasyonlar değişik biçimde yapılmıştır…

Kısaca aciz olan şimdiki zamandaki hükümetler gibi yönetilen Türkiye deneme tahtası olarak da kullanılmıştır…

Hücrelerin alt yapısı çok mühim tutulur bu olguda hücrelerin artıp azalması o zamanki yönetimde bulunan hükümetin iş bilir veya iş bilmez olmasına bağlıdır…

Son 25 yılda dış istihbarat örgütleri son derece iyi çalışarak bu hücre evlerinin sayısı artmıştır, din, fraksiyon,  Pkk hücre evleri gibi oluşumlar ülkede artık gün geçmiyor ki her sokakta oluşum göstermeye başlamışlardır, açılım ve kapanım politikaları sayesinde oluşan bu oluşum artık rant getirmeğe başlamış ve kimse umursamaz olmuştur.

İşte dış istihbarat olgusunun istediği olgu yavaş yavaş ama temkinli bir vaziyette olmuştur…

Güvenlik güçlerimiz içe bağlı olan hücreleri çökertmeyi geçmiş hükümetler zamanında bir nebze başarıyorlardı, ama şimdiki hükümet sayesinde tüm hücreler dış istihbaratların eline geçmiş bulunuyor…

Hücrelerin sayısı arttıkça faal veya yeraltına çekilmiş hücreleri ayırmak zor oluyor…

Bu hücreleri çökertmek için yeterli sayıda eleman olsa bile bu elemanların psikolojik bakımdan iyi ve yeterli olmaları gerekirken şimdiki hükümetin yaptığı politikalar sayesinde psikolojik ve asimetrik baskı yüzünden yeterli sonuç elde edilemiyor ve de aşağı yukarı her gün bir şehit veriliyor...

 İzmir olgusu da batıda ve güneyde az veya çok daha önceden dış istihbaratların yardımı ile eylem planları sonucu olan bir terör eylemi olarak görünüyor…

İzmir oğlusun da olduğu gibi bu tür terör eylemleri oluşumdan daha önce güvenlik güçlerimiz operasyonları ya bilinmekte yada olası yapacak operasyonlara karşı yapılmış planlar doğrultusunda yapılmıştır…

Amacı ise, biz halâ bu ülkede varız biçiminde planlar ve senaryo yapılmış ve planlanarak beklemeye alınan kişiler veya kişi tararından yapılmış gibide fotoğrafa bakınca bakış açısına göre görmek mümkündür…

Daha önceden planlanmış ve beklemekte olan terör hücrelere beli bir talimat verildiğini göz önünde bulundurmalıyız, kimin ne zaman verdiğini çözmememiz açısından sonuç almak için yarlı bir olgu olacaktır…

Benim ön görüm ve tahmin ettiğim gibi ise bu işin içinde medya kurumları da var aracı veya direk olarak yardım etmiş olabilirler.

Olayın oluşumuna biraz daha yakından bakalım…

Zamanı gelince bölgedeki hücre sayısı göz önde bulundurularak terörist seçimi yapılmıştır…

Olayın oluşumunda seçilen teröristlerin gücü daha önceden planlanmıştır…

Bölgedeki gizleme durumuna bağlı olarak ve terör örgüt veya yanında kullandığı yasadışı diğer örgüt bağlantılı bulunan hücrelerin aldıkları mühimmatı kullanan teröristlere bağlı planlar gizlilik halinde yapılmıştır…

Sıra tek bir hücre elemanlarının bildiği bu mühimmatları getirilip saklanacağı depoladıkları merkezlerin miktarına göre terör eylemini organize etmek ve gizlilik içinde bu organizasyonu ne pahasına olursa olsun yapmaktır…

Güneyde ve güneybatı sahillerimizde, batı ve kuzey batıda bulunan ilerimizde, en  önemlisi güneyimizde turistlik kentlerimizde yedi bölgede ses getirici terör eylemine iki hafta önce yeşil ışık yakıldı…

Yine benim ön görüm doğrultusunda yazmakta fayda görüyorum, tahminimce bu bahsi geçen yeşil ışıklarda daha çok Tv ve haber kanallarında direkt veya endirekt olarak terör eylemi yapacak hücre elemanlarına veya kurumsal hücre bazında da faaliyete geçmesi için mesaj ve talimatlar verildi.

Bu mesaj ve talimatları alan hücresel terörist veya teröristler önceden planlandığı gibi hareket ederek bireysel veya grup halinde terörist eylemlerine hazırlanmışlardır tek bir talimat beklediklerini zannediyorum, umarım bu ön görüm geçen haftaki yazımda olduğu gibi doğru çıkmaz…

İşte sayın dediğimiz “yularlı” kravatlı siyaset anlamında sözde çalıştıklarını iddia eden ve de sözde kalan seçilmiş düşünmeyen ama yine sözde düşünen hayvanlar, İnsan tabir ettiğimiz siyasi kişiler bu yukarıda belirttiğim olayları ne kadar takip ettiler bunu ne kadarını biliyorlar? İşte bu soruyu da bir muamma olarak düşünün… 

İşte İzmir ve varan bir…

Ön görü olarak 3 veya 7 gün zarfında yedi başlı yılanın bir başka başı bir yerde yine yukarda belirttiğim hücrelere bağlı terör eylem veya terörist eylemlerde daha süreli olabileceğinden şüphe duyuyorum…

Yine bir başka ön gör de bu eylemler dış istihbaratların kurmaca halkımızı korkuya düşürmek için organize olarak olgusu olmasına rağmen yurdumuzda da bu terör eylemlerini organize eden üst düzeyde çalışanlar olduğunu bilerek halk olgusu içinde davranmamız gerekir kanaatindeyim…

Bu ön görümü desteleyecek tüm halkımdan ricam şu olacaktır:

Kimse kimseye benzemez, benzeme istese de ayrı karakter yapısı vardır, bu güvenlik güçlerimiz içinde böyledir. Beş parmağı beşi de birbirine benzemez fakat bir parmağın yokluğu öbür parmakları da zora sokar, güvenlik güçlerimizi böyle görmenizi isterim.

Daha sonra herkesin önce kendine güvenmesi daha sonrada güvenlik güçlerimize yardımcı olması istiyorum.

Bu yardım kolay olmasına rağmen risk ve tehlikeli bir halk görevidir; sizlerin yapacağı şey belki yüzlerce kişiyi kurtarabilir, bu olguyu böyle düşünün lütfen…

Sizler, tanımadığınız veya tanıdığınız ama fotoğrafa baktığınız açıdan şüphe duyduğu herkesi potansiyel bir terörist olarak görün sonra bir müddet göz ile takip edin, hakkında bilgi sahibi olduktan sora yine şüpheleniyorsanız emniyet güçlerimize şüphenizi kanıtlayacak bilgilerle gidiniz…

Sokakta mahallenizde iş yerinizin yakınında geçtiğiniz caddelerde, uzun zaman duran veya park halinde gördüğünüz yabancı otomobil, midibüs, minibüs, kamyonet, gibi binek arabaların yanına gitmeden emniyet güçlerimize haber veriniz…

Gördüğünüz yabancı paket veya çantaları bilhassa konteynırların yanına veya içine konmuş yeni görülen paketlerin yanından uzaklaşıp emniyet güçlerimize haber veriniz…

Kiraladığınız depo, evleri gibi veya kiralanan depo, evler gibi yerlere giren ve çıkanları dikkatli bir biçimde araştırdıktan sonra yine dikkatinizi çeken bir şey olur ise önce cep telefonunuzdan fotoğrafını çekin sora bir daha o fotoğrafa bakın şüphe duyuyorsanız hemen emniyet güçlerimize haber verin…

Yukarda belirttiğim taşınır veya kalıcı yerleri tarafsız olarak şüphe duyuyorsanız güvenlik güçlerimize bildirin, evet, tarafsız olmanızı ne kadar mühimse bu tarafsızlığınızı bozan kişi ve kurumlara son derece dikkat göstermenizi rica ediyorum, kısaca yukarıda belirttiğim gibi önce kendinize güvenin başkalarının sözü ile harekete geçmeyin…

Bunun yanında ihbar anında reklam veya etkili olsun diye lütfen medyaya haber vermeyin çünkü birçok operasyon bu yüzden tehlikeye girmiş ve reyting için operasyonlar engellenmiştir, gerekirse güvenlik güçlerimiz bu ihbarları değerlendirdikten sonra medyaya ve kurumlarına dağıtırlar. Böylelikle hem sizin güvenliğiniz tehlikeye girmez hem de yapılan doğru ihbar sonucu haber verilen operasyonlar başarıya ulaşır…    

Birde şu var saygın okurlarım,

Bizler, sizler, halk sustuğumuz sürece de kravatlı yularlı istihbarat uşakları, kısaca sayınlar, işte onlar konuşacaklar ve de bizler yine onların yalanlarını şimdiki zaman diliminde Tv, internet, yazılı basın gibi ortamlarda dinleyip okuyacağız.

Bunlara inanmak ya da inanmamak sizlere kalmış, halk olgusu içinde susmak mı daha kolay susmamak mı, bizde çok güzel bir söz vardır ya “susmak altınsa konuşmak gümüştür” derler doru bir söz olmasına rağmen nereye kadar suskun olacağınızı bu olguyu halk olarak sizin belirlemeniz gerekir…

Evet,

Ülkesini kendinden fazla seven ve oluşumu sağlayan sizler biz, ulus konuştuğumuz zaman, en önemlisi ve de mühimi…

Duygularımızı, duyduklarımızı, duyacaklarımızı tarafsı bir biçimde yalnız ulusun tarafını tutacak biçiminde yazarsanız…

Sinirlensek bile ortamda bulunan kişilerin ailelerine ve kendilerine hakaret etmeden yazarsanız.

Türk toplumunu örf ve adetlerini unutmadan yazdığımız yazılar kimseyi yaralamaz…

Yazılarınız düşünmeğe sevk eder…

Düşünmeye sevk ettiğimiz herkes gün gelir onlarda kendi öz fikirlerini yazacaklar ve bu fikirler doğrultusunda ülkemiz daha iyi bir ortama gelecektir…

Her düşünce ters bir düşünce üretir bu ters düşünceye yorum yazın yalnız bu yorumlar sizi olsun…

Bu yukarda ki olguları yapabileceğinize inanıyorum ki;  sayın denilen dış ülkelerin kullandığı sözde siyaset yapan istihbarat uşak kesimi artık sizlerin karşısında hatip olsa bile konuşamayacak çünkü derviş bile olsa onunu fikri ve zikri başka ülkelere ait olduğunu artık siz bilmiş olacaksınız…

Sizler Halk olma olgusunu hatırladığınız sürece önünüzde kimse duramaz...



Şimdiki zamanda “ayaklar baş, başlar ayak oldu” bu böyle bilinse de o başlar başlarını kaldırınca yukarda gördükleri hiç hoşlarına gitmeyecektir ama şunu da bilirler istikbal baktıkları yerdedir o nedenle ben o başlara da inanıyorum…

Bu olguda yer alanlar kendilerini çok iyi bilirler, oların adını telaffuz etmek bile anlamsız, yazmak artık onların reklamını yapmak demektir. Bilirsiniz her türlü reklam mubahtır derler. Zaten bunları adlarını bilmeyen kişiler benim yazılarımı anlayamazlar, daha doğrusu anlamak istemezler. Onların “sayın” denilen “yuların” başkalarını tuttuğu kişilerin yaptığı tek şey konuşmak, fikirleri ve düşünceleri kendilerine ait olmadığı için fikirlerini ve düşüncelerini yazı ile bile belgeleyemiyorlar, korkuyorlar anlaşılır diye anlayan zaten konuşmalarından anlıyor onları. İşte o kadar aşağılık düşük bir siyaset güdüyorlar ki herkes bundan korkuyor konuyu ondan pas geçiyor gibi yada söylenecek söz yokmuş gibi susuyor…

Türkiye Cumhuriyeti çok siyaset ve siyaset adamı gördü ama bu kadar aşağılık ve düşük politika güden ve bu kadar dışarıda bu politikaları için övülen siyasi ortam görmedi.

Yine resim’e geniş açıdan bakarsak ve de size yazılarımı anladığınızı var sayarak, şunu sormakta fayda görüyorum. Niye dış memleketlerde bu kadar övüldüğümüzü görebileceğinizi tahmin ediyorum…

Ne olursa olsun ben ve bizler, sizler, onlar bu görenler bu aşağılık ihanetleri utanmadan sıkılmadan yinede çeşitli biçilmede çeşitli ortamlarda yazıyoruz, daha da ömrümüz yettiği sürece yazacağız ve aynı kalemden çıkmasa da eminim yinede yazacağız, şimdi olmasa da ilerde bu olguyu başaracağız. Ve de geçmişten geleceğe bir kapı açacağız, kapıların ardında kalmadan konuşacak ve yine yazacağız. Tek bir şey var oda Türk ve Türk Halkı olduğumuz olgusunu unutmamak ve kimseden korkmamak ama tabii ki tedbiri eden bırakmamak şartı ile dostlarım..

Su uyur ama düşman uyumaz;  benim verecek bir canım varsa sizlerin verecek canı daha fazla çünkü şunu da biliyorum;  (H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A.)  devletimizin her karışını korumsak, bir gün gelecek bizimde boynumuza “yular” takılıp köle olarak dolaştıracaklar.

 Örneğin artık yurdumuz satılıyor susacak mısınız?

Kurtuluş savaşı niye Anadolu’da başlatıldı?

Niye iç kesimler satılıyor?

Niye daha fazla iç kesimlerde terör olayları çıkıyor?

Niye ülkemizde yabancılara mülk satılmasına bu olguya şimdiki zaman diliminde önem ve ihtiyaç duyuldu?

Resim’e geniş açıdan bakın, Atatürk niye iç kısımlarda Anadolu’da kurtuluş savaşı başlattı düşünün?

Kısaca arz edeyim dostlarım, çünkü dış kesimlerden ülkemize saldırı ve yenilgi daha kolay olurdu, içerdeki halk Türk ulusuydu ve yardım Türk ulusundan gelirdi içerden dışarı kurtuluş savaşsı daha az kayıpla verilirdi…

Kısaca arz ettiğim olguyu kaybetmemiz için yapılan işlemi sonucunu görüyor musunuz?

Resim’e bu satış olgusunu görecek açıdan bakın isterseniz susun.

Bu ülke hepimizin sizler sonumuzu görmekten kaçınabilirsiniz, resim’e size gösterildiği biçimde bakabilirsiniz, lütfen günümüzü düşünerek şimdiki zamanı değerlendirerek biraz arkaya çekilip geniş açıdan sunulan resim’e bakın hiçbir zaman at gözlüğü takmayın…

Ey Halkım,

Neler olduğunu fakına varın, Türkiye’de daha neler olacak, içimizdeki ihanet şebekesi olan hükümet ve yandaşları ne olmasını isteniyor?

Sayımız benimle birlikte az olsa da, olgu bundan sonra böyle dostlar; korkmak yok, bildiklerimizi gördüklerimizi yazalım, daha önce Birinci Anlatımda söylediğim gibi konuşmak iyi fakat “ söz uçar yazı kalır”…

Saygılar…

Cessur Demirali Gürsu

13.08.2012
 

Altıncı Anlatım sonu

İkinci Kısım devam edecektir

Birinci Bölüm Devam Edecektir