H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A.
Birinci Bölüm, ikinci Kısım, On Altıncı
Anlatım, Sözcük Sayısı 1025
Halk Olma Olgusu Ve İsyan Kokusu
(Kabul Ediyorsunuz?)
Saygın okurlarım,
Gören duyan var
mı?
Bu çözülmeyen
çözüm bulunamayan siyasi ortamı çözmeye ulaşan olmasa da, çözüme yaklaşan veya yaklaşanlar olmuştur
diyen var mı?
Bu sorular
ne diyip okuyanlarınız var mı?
Konular çok
olunca olgular size şimdi ağır gelebilir…
Bunları siyasi
kişilerin dediklerini okuyun ve düşünün niye bunlar bize ağır geliyor, veya
benim için bu adam ne yazıyor veya niçin
yazıyor?
Düşünün,
düşünmezseniz yok olursunuz sizleri yok ederler…
Sorular
aklınızı karıştırabilir önceki ve sonraki zaman dilimi düşündüğünüzde niye
düşünmediğimizi anlayabiliriz…
İşte bu
nedenle 11 Kasım 1938 den bu yana değişik senaryolarla üretilip halkın tepkisi
dış ülkelerce devamlı test edilmektedir, bu testide bizim siyasetçileri
kullanarak yapıyorlar…
Bizlere
düşünmeyi bilmeden olduğumuz gibi, bizleri olmamaya olmayı gösteriyorlar…
Niye ben
anlaşır gibi yazmadım işte düşünmeniz için dostlarım anlaşılır yazsam düşünmek
yerine verdiğim düşünmeği düşünürsünüz, beni istediğim sizin düşüce ve fikir
üretmeniz…
Dış ortam
yukarıda belirttiğim testi bazen Türk toplumundan çıkmış kişiler vasıtası ile
yapmaya çalıştıkları görülür, biz bulara çok ama çok güveniriz, bazen de
içeriye sızdırdıkları kişiler tarafından yapı taşlarını oynatarak test etmeye çalışırlar…
Bu olguları
yılardır yaptırmışlardır ve de yapılacaktır, burası Türkiye…
Yakın
tarihimizde olan olgu bunun açık bir örneğini göstermektedir 1970’i yıllarında
sol ve sağ kavgaları başlamasına ön ayak olan dış güçler 1974 yılında 4 sene
sonra, Kıbrıs barış harekâtı ile oluşan halkın tepkisinden ne olduğunu şimdi
bile anlayamamışlardır…
1970 yılardan
20 yıl önce yani 1950’i yıllarında marşsal yardımı diye bir yardım ABD yardımla
bilhassa Askeri yönden yaptığımız yatırımlar ve ekonomimiz zaptı zapta altına
alınmıştı…
Şimdiki teknoloji
savaşlarında istihbarat yardımı veriyorlar veya verdiklerini halka empoze
ediyorlar, geçmişi bilmeyen geleceği kuramaz, kursa bile köle yapısı altında
kurabilir…
1970
yılından 10 yıl önce 1960 yılında ihtilal olmuş ve halk yinede ordusunun
yanında tek yürek tek güç olmuştu ve 1960 yılından ondört yıl sonra 1974
yılında Kıbrıs barış harekâtı sırasında yapılan tüm dış müdahalelere karşı Türk
halkı tek vücut olmuştu…
O zaman diliminde
şimdiki zaman diliminde olduğu gibi uşak siyasetçiler ülkeyi yönetmiyordu, tabii
ki onlarında hataları vardı ama hiç biri gelecek şimdiki zamanda olduğu gibi
açık açık bu milleti satmamışlardır…
1974 yılında
başta sosyal demokrat bir başbakan ve dini o zamanlardan alet eden ve şimdiki
sayın denilenleri yetiştiren bir başbakan yardımcısı vardı, bunlar kimdi ve ne
yapıyorlardı?
Neyi doğru
neyi yanlış yaptılar?
Bulunduğumuz
günlerin başlangıcı ise 1974 yılının altı yıl sonra 1980 yılında dış müdahale
sonucu oluşan ikinci ihtilal ile olmuştur ve dış güçler önceki yaptıkları
senaryoları güncellemek ve daha iyi bir senaryo üretme fırsatını yakalamışlardı…
Bu arada
testler devam ediyordu, her testin sonucu yabancı ülkelerde yapılan senaryolara
ışık tutuyor ve senaristin işi daha kolaylaşıyordu…
Önceden
oyuncular hazırlanmış…
Film setti
kurulmuş…
Yer ve mekân
belirlenmiş…
Senaristtin
senaryoyu yürürlüğe koyması için ortam hazırlanıyordu…
Senarist satranç
oyunundaki gibi her taşı dikkatli oynaması şarttı çünkü bunu o zaman diliminde
bilinmesi senaryonun bozulması demekti, bir sonraki hamleyi rahat rahat
hazırlaması için tüm oluşumlar oluşuyordu…
Senarist
bunun için öncelikle halkı rahatlatma aşamasını sağlaması gerekirdi rahatlayan
kişi fazla düşünmez ve olanlara seyirci kalırdı, ve oyuncular rahat rahat oyunlarını
oynayabilirdi ve de oynadılar…
Bunu için
senarist renkli hayatlar portesini yaptırması şarttı…
Önce renkli
televizyon geldi sonra magazin basını ve paralı Türk örf adetlerine uymayan
magazinsel programlar gündeme senarist getiriyordu, arkada olan asıl filimin
senaryosu büyük bir titizlikle yapılıyordu, bunun adı BOP ve KOP olacaktı…
Birinci film
BOP incisi KOP olacak biçimde bu isimler yaklaşık 1970 yılında konulmuştu…
Bu filimler
son derece organize ve gizli yapılması gerekliydi…
Senarist gizliliği
ön planda tutarak olayları göstermeden oyuncuları hazırlaması gerekti, daha
sonra bu gizliliği gizlemek için halka renkli hayatları sergiledi…
Bir başka
senarist ise bu arada ekonomik yönden dışa bağımlı olmak için bankalar ve
devlet daireleri ele alma senaryoları üzerinde çalışıyordu…
Buda
kapitalsizimin ayak sesleri olarak duyulmaya başladı, önce faizciler sonrada bu
işi resmi olarak yapmak için bankalar kullanılacaktı, para akışını sağlamak
amacı ile burada sözleşmeli personel yasası çıkarılacaktı, daha sonra bu personel
ile aynı statüye sahip devlet personelini de almak ve buları ayırmak ve bölmek
kolay mümkün olacaktı…
Ayrım önce
devletin çalışanları arasında olması devleti bölmeği kolaylaştırırdı işte bu
senaryoda son derece gizli ve olgularda senarist veya senaristler başarılı
oldular…
Aynı işi
yapan memur aynı ücreti almıyor ve daha az çalışıyordu, rüşvet, alınan ve
verilen parayı hesap etmeyen devlet personeli ve de politikaları sayesinde
bölme ve bölünme kolalaştı…
Eğitim
konusunda çalışan başka bir senarist daha vardı, asıl sorumlu bu senaristin
yaptığı işlemler ve halkı bölmesi için bu senariste sonsuz kredi sağladı, gülen
cemaati bunların başında geliyordu, bu cemaat gizlice görünmeden çalışacak ve önceleri
emir verilene kadar kendini belli etmeyecekti…
Bu cemaat
her yönde kendi amaçları için kişi yetiştirip, bunların kafasını yıkamakla
uzman olanlalar arasındaki koordinasyonu sağlayacaktı ve hiçbir surete bunlarda
ortaya çıkmayacaktı. Zamanı gelince yavaş ve temkinli bir vaziyette fark
ettirmeden halkın arasına katılıp değişik görünümde ortaya çıkacaktı…
Diğer
yapılan senaryolara bu kişiler destek verecekti, bu destek medya, devlet,
askerin üzerinde yapılan psikolojik senaryolara içten destek vererek bölme veya
hukuksal yönden yasal iftira atmak yolu ile olması planlandı…
Bu yukarıda
bahsi geçen cemaat elemanları asayişi sağlayan polis ve askerin içine girmesi
en mühim konu idi, diğer yandan halkı bölmek için bilhassa kadın ve çocukların
hazırlanması da bu senaristin görev alanı içindeydi ve bunu da başardılar…
Bu senarist
özgürlük ve barış temalarını işlemekle de görevlendirildi. Bu özgürlük ve barış
temaları görünüşte halkın yararına olacak fakat geri planda halkı dini yönden
bölmek mezhep ve diğer konularda kışkırtma olarak olguya oturacaktı. Görülen o
dur ki; bu konuda başarılı olarak senarist en üst düzeye gelecekti, buda zaman
içinde Türkiye’de en üst düzeyde en iyi yerde oturacak aktörü hazırlamakla
olacaktı, tarafsız gibi davranıp taraf tutan bu aktörün çok iyi reklamı
yapılması gerekli bir olguydu…
Üniversitelerde
ve diğer devlet kurumlarında bu ve buna benzer kişiler konuşlanmıştır…
Bu olguda
yerleştirilen devlette çalışan personelin arasında sözleşmeli personel alıp
onlara olmadık işler verip gerektiği zaman gerektiği yerde kullanabilmek için
alım yapıldı, aynı yerde çalışan aynı statüye sahip olan personel ile büyük bir
parasal uçurum olması sağlandı…
Diğer yönden
düşünen ve gözlemleyen halka ne yapılabilirdi?
Bununda
kolayı bulundu…
Saygı ve
saygısızlık ön plana alınacaktı…
Bakın ben
yazılarımda saygın okurlarım diye sizlere hitap ediyorum…
Sayın ile
saygın arasındaki fark nedir….
Herkes bir
yerde sayın olur, saygın olmak; bilinç ve düşünceye ve bunu üreten fikre saygı
gösterenlere söylenir…
Bir hafta
düşünmenizi istiyorum…
Sizlere ben
saygın diyorum…
Siz
kendinizi sayın mı, saygın mı kabul ediyorsunuz?
Saygılar…
22.10.2012
Rogg & Nok Genel Yayın Yönetmeni
Cessur Demirali Gürsu
On Altıncı Anlatım sonu
İkinci Kısım devam edecektir
Birinci Bölüm Devam Edecektir