Pazartesi, Ocak 07, 2013

Halifenin Söylemleri Yalan


Saygın okurlarım,
Bu yalanları yutanlara Kolay gelsin demekten fazla bir şey yazamıyorum….
Ancak sizleri uyarmak ve gözünü açmak istiyorum…
Halife Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Afrika ziyareti öncesi basın toplantısı düzenledi…
HALİFE: İMRALI İLE GÖRÜŞME

Bildiğiniz gibi bu yeni başlamış bir süreç değil. Bizim bütün gayretimiz terörle mücadelede başarılı olabilmek, ülkemize huzur ve refahı tam manasıyla 4 bir köşesine getirebilmek. Bu konuyla ilgili olarak da olayın bizim açımızdan iki ayağı var. Bir, devlet ayağıdır. İki, siyaset ayağıdır. Ama bunu bilmeyen anlamayanlar var. Siyasetle hükümetle veya hükümet etmeyle devleti yönetmeyle devlet mekanizmalarının çalıştırılması arasındaki inceliği ayırt edemeyen siyasetçiler var. Biz bu inceliği koruyarak bir yol takip ediyoruz. Burada da daha önce başladığımız bir süreci devam ettirmenin gayreti içerisindeyiz. Bu konuyla ilgili yurt içi ve yurt dışında daha önce hükümet ederken, siyasetin enstrümanları vardır ve bunları da kullanır. Bu konuda da en önemli enstrüman her zaman için istihbarattır. İstihbarat teşkilatı özellikle yürütmenin en önemli bu konuda ayağıdır ve bunu da içerde ve dışarda en ideal şekilde kullanmanın gayreti içinde olur. Dünyanın her yerinde bu böyledir.

YALAN SÖYLEMEYE DEVAM EDEN HALİFE: İMRALI'YA EV HAPSİ KESİNLİKLE SÖZ KONUSU DEĞİLDİR

Ben başka birşey söylüyorum siz başka birşey söylüyorsunuz. Ben yeni bir süreçten bahsetmiyorum. Bu devam eden bir süreç. Bu devam eden süreç içerisinde de dürüst samimi davranacaklarsa bizim ekibimiz hazırdır, hazırlıklıdır. Meclis bugüne kadar defaetle bilgilendirilmiştir. Hatırlayın, kapalı oturum da yaptık. Herşeyi rahat konuşalım diye kapalı oturum yapıyoruz. Şuanda yeni bir süreç söz konusu değil. Devam eden bir süreç var. 4. Yargı paketi ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. En kısa sürede Meclis'e getirme suretiyle onu da çıkarmanın gayreti içerisindeyiz. Teröre bulaşmış olanları burada bağışlayan genel af asla söz konusu değildir bununda bilinmesini istiyorum. İmralı gibi ev hapsi asla söz konusu değildir. AK Parti iktidarında böyle birşey olamaz.

Saygın okurlarım,

İşte bölünmeyi hazırlayan bu Halife MHP’yi yanına alarak bölünmeği hazırlıyor.

Din simsarlığı ile halife ve Başbakan olan Halife Başbakan Erdoğan doğru söylemiyor…

Türkiye'nin PKK'yı bitirme projesi, bakınız: PKK'nın silahlı kapasitesinin, KCK'nın örgütlenmesinin zayıfladığını, BDP'nin de muhatap alınmadıkça siyasi aktör kimliğini yitirdiğini belirlemiş.
Hükümetin Askere karşı tutumu bilinirken ; MGK'da ayrıntıları belirlenen terörü bitirme sürecinde ilk hedef 2 bin silahlı PKK'lıyı Türkiye'den çıkarmakmış...
Teröre son vermek, PKK'ya silah bıraktırmak için başlatılan tarihi süreçmiş, Milli Güvenlik Kurulu'ndaki BDP-KCK-PKK analiziyle başlamış.
Bu analistler kim nasıl analiz ve neye dayanarak bu analistleri yapıyorlar, yoksa bu göstermelik bir analiz mi?
Örgütün silahlı kapasitesinin zayıfladığı, dağda 2 bin militanının kaldığı, istihbaratı doğru bilgimi bu bilgiyi toplamak için kimler ne amaçla kullanıldı bu olgu Türk istihbaratına mı ait yoksa dost dediğimiz devlet veya devletlerin istihbaratına mı dayanıyor…
Milli bir proje yapılırken nasıl başka memleketler ile yola çıkılır, bu yol açık mı karanlık mı? İşte burası muhtelif…
KCK'nın örgütlenme gücünün düştüğü, bildiriliyormuş…
Ya hücre evleri veya suskun olan hücre evleri çökertildi mi?
Bu hücre evleri bulunmadan örgütlenme gücünün düştüğü söylenebilir mi?
Öte yandan  BDP'nin muhatap alınmadıkça siyasi aktör kimliğini yitirdiği ve terörle mücadelenin sadece silahla kazanılamayacağı saptaması yapılmış…
Ve de buna karşı politik oyunlar ve Türk halkı ile Kürt halkını bölündüğü şu sözler ile meydana çıkmıştır,  "Artık oturup konuşma zemini oluştu" denilmiş…
Bunu açıklaması Kısaca bölüme oldu denmiş…
2 Bin militan çıksın…
"Silahsız siyaset" için ilk hedef, terör örgütü PKK'nın dağlarda bulunan 2 bin civarındaki militanının Türkiye'den çıkarılması imiş...
Evet,
Çıkarılması kolay sayılmasa da zor değildir ama Türkiye’ye doğru ise; 2 bin silahlı kişinin nasıl ve hangi yollardan gediği belirlenmesi gerekmez mi?
Çünkü çıksa bile bu tür oyunlar oynanırken tekraren daha kuvvetli olarak geleceği bilinmelidir…
Kısaca kimse kimseyi bu satranç oyununda kandırmaması gerekir, bilgiler bilindiği zaman bilgi istihbarat olmaktan çıkar…  
MİT-İmralı, İmralı-BDP görüşmelerinden sonra "Tek bir kişinin bile yaşamını yitirmemesi" önceliği korunarak, teröristlere silah bıraktırmaya dönük görüşmeler Avrupa ve Kandil'le de sürdürülecekmiş, bilgileri gelmiştir.
İstihbarat örgütümüz herkesle he ortamda görüşebilir, bu olguda herhangi bir sıkıntı olmamakla birlikte psikolojik asimetrik olarak bu bilgilerin toplum ile paylaşılması ne derece doğru olduğu her halde planlanmıştır, bu planları yapanlar dilerim halkı daha büyük bir kaosa sokmazlar çünkü bölünme oluştuğu görülüyor bunu sonrası parçalamak ve yok etme olarak oluşacaktır, hangi toplum yok edilecek işte asıl satranç oyunu ve uygulanacak politika bu, bu tespiti iyi düşünmemiz gerekir…
"PKK kan kaybediyormuş"
Şerefi olmayan bir örgütün akıttığı kanları unutulmuş olacak son 30 yıldır şerefsizce kan döken bu örgüte şimdi telim olan bir ülkede yaşıyoruz, suçlusu kimse değil tek suçlusu halkın iyi niyeti ile din simsarlarına oy vermesi ve bu din simsarları ceplerini doldururken halkı bölmeleridir…
Şimdi kayışız şartsız teslim olmanın şartları kapalı kapılar ardında planlanıyor…
MGK toplantısında, Kürt sorunun çözümü ve terörün bitmesi için yürütülen çalışma kapsamında PKK'nın durumu masaya yatırılarak, sözde analizler paylaşılmış.
4 başlıkta toplanan analizler şöyle imiş:
1- Terör örgütünün silahlı kapasitesi çok zayıfladı. 'Alan hakimiyeti' stratejisi çöktü. Örgütün dağ kadrosunda 5 bine yakın militan bulunuyor, bunların 2 bini Türkiye'de. Geçen yıl bine aşkın PKK'lı öldürülmüş. Dağdaki teröristin ortalama ömrü 2 yıl düşmüş.
2- KCK yapılanması deşifre edilmiş ve 'sivil itaatsizlik' ve 'Kürt baharı' girişimleri halkta karşılık bulmadı. KCK operasyonlarıyla şehirlerdeki hareketi engellenmiş.
3- Dokunulmazlık fezlekeleri ile BDP'de siyaset zeminini kaybetme endişesi başlamış. BDP, muhatap alınmazsa siyasi aktör kimliğini kaybedeceğini görümüş.
4- Hiçbir mücadelenin sadece silahla kazanılamayacağı görülmüş, konuşma stratejisi gündem yapılmış ve hayata geçirilmiş.
Evet,
Ben ve başında bulunduğum Rogg & Nok ve de Medya grubum analist ettiğimiz tüm yazı ve bilgilerde önce kendimizi öz eleştiriye tutarız…
Bu olguda tüm yazı ve bilgileri tarafsız olarak vermeye çalışırız, tarafsız olmak taraf tutmaktır, bizim tarafımız Üniter devlet yapısına saygılı olarak halkın bölünmesine bir nebze engel olmak için enik köken, din mezhep ayırmaları yapan unsurları ile bölmeye çalışanlara karşı taraf tutmaktır…
Bu ölçülerde devamlı şüpheci olmak ve onları siz saygın okurlarımız ile paylaşmayı prensip haline getirmiş olmamız ölçüsünde yukarıdaki dört şıkı şöyle analist edebiliriz:
Terör örgütü öncelikle ikiye ayrılamaz; çünkü terör çıkış noktası tek bir şeyi ifade eder insanı insandan ayırarak kendi düşüncesinde bir ortamda, bir yol ile o ortamda zorla egemenliğini sağlamaktır. Çoğunlukla kendine ait olmayan topraklarda bu eylemleri silah ve propaganda ile yapanlara terörist denir…
Bu olguyu analiz eden herkes terörist sayısına kapılmamalıdır…
Sayısı hiç mühim olmamakla birlikte bulundukları bölgeye nasıl ve ne amaçla geldikleri veya getirildikleri bilmek zorundayız…
Çünkü hiçbir terör veya bu işi yapan terörist yardım almadan eylemlerini yapamaz…
Dış ülkeler ve propaganda sonucu kandırdığı halk tabakası sayesinde terörist güçlenir…
Dış ülke istihbarat örgütleri bizim istihbarat teşkilatlarımızın tersine kendi ülkelerinin çıkarları için çalışır ve yaptıkları operasyonlar dost olarak gördükleri istihbarat örgütlerine verdikleri tüm istihbarat bilgileri kendi ülkelerinin çıkarlarını korur…
Bu terör olaylarını analist eden kişiler; yok bu kadar kişi vardı, bu şu kadar terörist öldürüldü, şu kadarı daha var, işte biz şunu yaptık ve şunları yapacağız demekle Terörizme açık kapı bırakırlar, ve satranç oyununun oynamadan kaybetmiş olurlar ülkemizde yılardır oynan oyun işte bu analist ortamında olmaktadır aynı terörist gibi analist terörü olgusu ülkemizde vardır…
Bu kapıdan geçen her terörist gurubu bu ortama karşı durmak için dış güçlerden aldığı güç ile plan ve projeler üretir…
Hükümet ve devlet bir sonraki olguları iyi hesap etmesi gerekir, PKK nasıl bir silahlı terör unsuruysa KCK o kadar ölüm tacirlerine teorik bilgi aktar ve hücre evleri sağlayan kurumdur. Bu hücre evleri bulunmadıkça bu planlar suyun üzerinde kalır…
Nedeni ise silahlar halifenin rica ettiği gibi gömülmez, bunlar dış istihbaratların kullandığı bölgesel işlev yapan seçme kişilerin bulduğu gizli evlerdir, bu hücre evlerinde gereli silah ve cephane bulunmaktadır, ülkede şimdi olduğu gibi karışıklık çıkarsa bu cephaneler ve silahlar dış istihbarat güçlerince kullanması için saklanmaktadır…
Terörizmi bir madalyona benzete biliriz, bu madalyonun boynuna takan o devleti Türkiye gibi bitirir ve işte şimdiki hükümetin yaptığı gibi kayıtsız şartsız teslimiyeti kapalı kapılar ardında adapte ettirirler bunun için madalyonu iyi tanımamız gerekir. Şöyle ki bu madalyonun bir görülen kısmı bide görünmeyen kısmı vardır. Konumuzdaki PKK Madalyonun görülen kısmı dağdaki ve silahlı eylem yapan kısmıdır, görünmeyen kısım ise KCK, BDP, ve onlara yardım eden dış devletlerdir…
Türkiye haricinde hiçbir devlet Terör oluşumları ile pazarlığa oturmaz, çünkü devlet devletliğini yaptığı zaman devlet olur, devletin içinde eyer ki devletin aleyhinde çalışan çıkarları doğrultusunda kişiler olursa o zaman bu odaklarla pazarlığa oturulur…  
Stratejisi gündem, gündem olmakla kalmamalıdır. Gündem yaratmak için psikolojik asimetrik istihbarat oyunları ulus ve güvenlik güçleri üzerinde oynanmamalıdır…
Bakınız,  
BDP: çözümün adresi Ankara
Habur sürecinde "Sine-i millete döneriz, Diyarbakır'da siyaset yaparız" diyen BDP, yeterli desteği bulamadı.
Ortadoğu'daki gelişmeleri de dikkate alan BDP, Ankara dışındaki bir siyasetin sonuç vermeyeceğine kanaat getirerek Hükümetle yeniden diyalog sürecini başlattı.
Bilgileri geldi, yukarıda belirtiğim biçimde bölünme ve parçalanma süreci önümüzdeki atı ay zarfında hızlanacağı anlaşılmıştır…
Daha sonra, Bağdat-Erbil, Suriye, İran'daki gelişmeler terör örgütü PKK içinde de siyasi ve silahçı çözüm konusunda görüş ayrılıklarını beraberinde getirdi.
MGK toplantısında ayrıca, MİT-İmralı, BDP'nin Öcalan görüşmesi başta olmak üzere izlenecek yol haritası da şekillendi. Hükümet yetkilileri, ikinci bir Habur süreci için dikkat istedi, BDP'liler, bu konuda uyarıldı.
İşte BDP ile KCK = PKK ile masa başına oturanlar sonucu halka anlatmaları gererkir, kimler niçin uyarıyor uyarmaları altında güvendikleri olgu nedir?
Bu olguda düşmanın düşmanı benim dostumdur demek en kolaya anlatım şeklidir…
Açılımda ikinci perde
Demokratik açılım sürecinde ikinci perde açılırken, süreç özellikle Anayasa düzenlemesinde çözülecek. Kilit yeni anayasa olurken PKK'nın silah bırakması için de zemin hazırlanacak. Demek olayları indirgemektir, bırakılan bir olgu silahsa o silahı almak yine basittir, buda teslimiyetin başka bir göstergesidir…
Bu görülen veya görünmeyen olgulara bakış açımızla fotoğrafta gördüğümüz kareler arsındaki bakış açımızdır…
Silahsız siyaset stratejinin en önemli ayağını terör örgütü PKK'nın silah bırakması veya Türkiye'deki militanlarını sınır dışına çekip Kuzey Irak'ta silahtan arındırması oluşturuyormuş. Bu oluşturma yapabilecek güce ve siyasi otoriteye sahip olanlar bunu söylemesi gerek yoksa Irak’ta çok ırak bir düşünce olarak görülür..
Bu süreçte örgütün hemen silah bırakması beklenmiyormuş sözde. Sözde kalan çok şey bu ülkede oldu böyle anlamsız iyi niyetli yazılara ben inanmıyorum, çünkü geçekçiyim…
Uzun süreli bir eylemsizlik dönemi ardından Türkiye içindeki silahlı unsurların sınır dışına çekilmesi, son olarak da silahsızlanma planlanıyormuş. Buda geçekçi bir yaklaşım değil çünkü gün kurtarmak için verilen bilgiler olarak kabul edin..
Bizim Halife Başbakan Tayyip Erdoğan'ın siyasi Danışmanı Yalçın Akdoğan da, ilk adımın terörist unsurların sınır ötesine çekilmesi olduğunu ifade etti. Yeni Anayasa ve yargı paketi Kürt sorununun çözümünün hayata geçirileceği zemin olacakmış.
Buna geçekten inan varsa bana yazsın, sayın denilen halife danışmanı Akdoğan soy adından ötürü Ak partinin Doğan yüzü olarak konuşmaktadır, ak pak olmak için geçekleri konuşmak en iyi olgudur sayın denilen Akdoğan…
Şiddet içermeyen suçların ceza olmaktan çıkartılması için terörle mücadele yasasının ilgili maddesinin değiştirilmesi planlanıyormuş. Şimdi soralım şiddet neye göre şiddet sayılacak bir halifenin dediği üzere şiddet şiddet yapısı yaratılacak mı?
Müzakere süreci olumlu giderse bu düzenleme 4. yargı paketi içine sokulacakmış. Bu yargı paketini bizim Halife ve dış babaları sağlayacak gibi görünüyor….
Bu durumda KCK operasyonlarında tutuklanan, aralarında belediye başkanlarının da bulunduğu çok sayıda kişinin tahliyesinin önü açılacakmış. Size yukarıda yazdığım gibi BDP ile KCK = PKK olgusunda devletin teslimiyetini gösteren olgudur…
Ancak düzenlemede pişmanlık, af ifadeleri yer almayacak. Sürecin önemli bir adımı da Ankara'nın Avrupa yerel yönetimler özerklik şartına koyduğu çekinceleri kaldırması olacakmış sözde. Hiç inandırıcı gelmiyor çünkü Halifemizin dış ülkelerdeki Babaları bunu eninde sonunda yapacaklar…
Bizim halifemizin kurduğu Hükümetin 3 aşamalı yol haritasına bakalım…
Terör meselesinin çözülmesi için çeşitli adımlar atılırken, hükümetin bu konudaki yol haritası da belli olmuş.
Halifeye yandaş olan Türkiye Gazetesi'nin haberine göre; BDP -İmralı ve Kandil üçgeninde yapılacak temaslarda 2013 yılının ilk altı ayında örgütün silah bırakması, ikinci altı ayında Kandil'in ve Mahmur'un boşaltılması hedefleniyormuş.
Son aşamada ise, Türkiye'de 'adli sicil kaydı' olmayan örgüt üyelerinin Türkiye'ye girişine izin verilmesi, lider kadrosunun ise yurtdışında yaşamasına imkân tanınması planının devreye sokulabileceği belirtiliyormuş.

İşte medya gücü ile teslimiyetin belgesi…

Hükümetin belirlediği 3 aşamalı plan için ilk şart, PKK 'nın şartsız silah bırakması imiş...

Günü kurtarmak için yapılan haber olarak görülebilir Halife ne yapacağı belli ne yapmayacağı muhtelif yorumlara bağlıdır, gelin haberin devamını irdeleyelim..

Bu kapsamda MİT yetkililerinin Öcalan'la görüşmeleri sürecek.

Oh nasılda istihbarat var, istihbaratın nasıl yapılacağı bile açıklanıyor bu gazetede…

Devamında Süreç sabote edilmezse Öcalan ile avukatları ve BDP'lilerin de görüşmelerine izin verilecekmiş.

Aman ha sabote falan etmeyin demek istendiği anda sabote edilip görüşmelerin bitirileceğini satır arasında bildiren bu medya kurumu bilgileri şöyle veriyor…

PKK'nın silah bırakması ve terör olaylarının son bulması durumunda kısmi bir affın da gündeme gelebileceği Ankara kulislerinde konuşulan konular arasında imiş.

Zaten bu biline bir olgu sanki dünyayı yeniden yaratılmış gibi yazmış, devamında ise; Şiddet içermeyen suçların ceza olmaktan çıkartılması için terörle mücadele yasasının 6 ve 7. maddelerinin değiştirilmesi planlanıyormuş.

Bu planlar 10 yıl içinde yapıldı buda benim yazıya bir ekim olsun.

Süreç olumlu giderse bu düzenleme 4. yargı paketi içine sokulacakmış.

Yargı bağımsız olmadığı için halife her istediğini isteği anda yaptırma yetkisi zaten var, bu durumda KCK operasyonlarında tutuklanan; aralarında belediye başkanlarının da bulunduğu çok sayıda kişinin tahliyesinin önü açılacakmış.

Ancak Öcalan'a ev hapsi seçeneği kesinlikle masada olmayacakmış.

İnan inansın son on yılda nelere inandık nelere yazıldı teslimiyetin ana teması kurulduğu yıllarda bu olasılık zaten vardı…

SADULLAH ERGİN: Süreç istismar edilirse sürmez…

İstismar edilmesi için kapılar açıktır mesajı veriliyor burada…

Kürt sorununun çözümü için oluşturulan Temas ve Diyalog Grubu'nu ağırlayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, “Bu süreçten ülke adına millet adına bir yarar mütalaa edilmiştir. Bu sebeple görüşmelere izin verilmiştir. Şayet arzu edilen istikamette süreç gelişir ise bu hadiseler de gelişerek devam edilebilecektir. Ama aksi takdirde bu sürecin, yapılan bu görüşmenin farklı noktalara çekilmesi, istismar edilmesi, yanlış amaçlar için kullanılması halinde ise bunun devamı gelmeyecektir” dedi.

Demek ki silah bırakılması yalan bir habermiş diye düşünüyorum çünkü çelişkiler ve halife ile halife vezirleri arasındaki konuşmalar bizlere bu intibaı veriyor, yine Türk ulusu aldatılıyor…

YALÇIN AKDOĞAN: Devlet geçmişten ders çıkardı…

AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, “Bunların bir günde çözülmesi gibi bir durum söz konusu değil. Burada iyi niyetli olmak, ümitleri canlı tutmak lazım. Ama çok fazla hayalperest olmamak da lazım. Sabırla bu süreci devam ettirmek lazım. Neticede geçen süreçte bir çok şey yaşandı, bunlardan elbette devlet de ders çıkardı. BDP'nin mutlaka söylemini, üslubunu değiştirmesi gerekiyor. Bir takım dış güçler her zaman süreci sabote etmek isteyebilir, buna karşı uyanık olmak gerekir” şeklinde konuşmuş.
Söylemlerin doğruluk payı var, ama söylemler ile yapılan işlemler arasında hiçbir bağlantı yok devlet devlet olsa idi şimdi böyle yalanlar ile politika yapmazdı, kapalı kapılar ardında olanlar önümüzdeki atı ayda başımıza dert olacaktır…

NURETTİN CANİKLİ: Her adım milletin gözü önünde atılıyor
AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli “PKK'nın silah bırakması için yürütülen çalışmalar BDP'nin kendi özel özgün iradesi değil. Bu görüşmeler daha önceki dönemlerde de yapılıyordu, ama bu görüşmeleri, bu süreci siyasi bir müzakere olarak değerlendirmemek gerekiyor. Çözüm için gereken araçlardan biri kullanılıyor. Bunlar çok gizli kapaklı yürütüldüğü zaman çok fazla speküle edilen konular. Şimdi milletin gözü önünde yapılmasının daha sağlıklı olduğunu düşünüyoruz” açıklamasını yapmış.

Yukarıda da belirtiğim terör madalyona benzer madalyonun bir görülen birde görünmeyen yüzü vardır, bir olgu görünüyor deniyorsa görülmeyen tarafının irdelenmesi gerekir…

AHMET TÜRK: Yarayı deşmeyin merhem sürün…

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Genel Başkanı Ahmet Türk, Öcalan ile görüşmelerin amacının, akan kanı durdurmak olduğunu söyledi. İmralı'da konuşulanları açıklamayacağını belirten Ahmet Türk, “Şu aşamada açıklama yapmayı düşünmüyorum, ama yıllardan beri kanayan bir yara var. Hepimizin sorumluluğu bu kanayan yarayı durdurmak, bu yarayı tedavi etmek, bu konuda çaba göstermektir. Herkesten böyle bir duruşu bekliyoruz. Şu aşamada söyleyeceklerim bu kadardır” dedi.

İşte buna gülerim saygın okurlarım,

Yılardır yaraya özür dileyerek yazıyorum “işeyen” dış devletleri unutup bu devletlerin uşaklığını yapan adam Ahmet Türk Merhem istiyor, bu işe ben gülerim ancak…

Saygılar…

Rogg & Nok Genel Yayın Yönetmeni…

Cessur Demirali GÜRSU

07-01-2013  

Hiç yorum yok: