Cumartesi, Ağustos 10, 2013

Mert Ali Başarır : Türkiye Mısır değil



‘Askeri’ vesayetin yerini, ‘polis ve imam’ diktatoryasının aldığı apaçık ortada. Aradan sıyrılan da İstanbul Valisi Hüseyin Avni Kutlu(!) oldu. Vali, ‘ek iş’ olarakİstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ‘basın savmasını’(!) vazife edinerekSilivri’ye gelişleri yasakladı. Oysa mahkeme başkanının talebi, bina çevresinde güvenlik tedbirlerinin arttırılmasından ibaretti. Hesapta DHKP-C, mahkemeyi basacak, aralarında çok sayıda generalin de bulunduğu 245 tutukluyu alıp kaçıracaktı! Çocuk hikâye kitaplarında bile bu kadar ‘fantastik öyküye’rast gelmek mümkün değildir. Kentler arası çıkışlar kesilecek, otobüsler alıkonacak, ‘çarşı’ya öykünen bir polis, otobüs bile kaçıracaktı. Bunlarla da bitmiyordu tabii. Mahkeme binasının çevresinde, asfalta çakılmış çelik barikatlarla baraj kurulmuştu. Sanki Silivri’de bir ‘santral’ açılmış, ‘nükleer enerjiyi’ protesto için burayı tarumar etmeye gelecek devasa kalabalık gruba karşı önlem alınmıştı. Salona girmeye çalışan tutuklu avukatlarının, ayakkabıları çıkartılıyor, ‘çoraplarının içinde’ DHKP-C militanları aranıyordu!
NUH’UN GEMİSİ
Tüm engellemelere rağmen ‘Silivri Meydan Muhaberesi’, bir ayçiçeği tarlasında başlıyor, kadınlı-erkekli yüzlerce protestocu ile ‘cenderme bölüğü’ burun buruna geliyordu. Eylemcilerin başı, bir yaşlı kadın, elindeki bayrağı sallayarak cendermeye “Biz de Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Siz de… Bırakın geçelim” deyince, erin kafası bulanıyor, bir tertiplerine, bir de gösterici teyzenin yüzüne bakarak muhakeme yapmaya çalışıyordu:“Herhalde bunlar, bizden birkaç devre öncekiler.”
‘Hukuk-Adalet-Kanun’ üçgeninin birbirine dolandığı, hercümerç, kırkambar, çıfıt çarşısı ‘Ergenekon Davası’ ‘ıslak imzaydı’, ‘sulu mühürdü’, ‘dijital kayıttı’, ‘analog çekimdi’ ‘günlüktü’, ‘haftalık görüşmeydi’, ‘boruydu’, soruydu’, delildi’, değildi’ derken ilk aşamada noktalandı. Ne asit kuyuları, ne yargısız infazlar, ne faili meçhuller, ne de işkencelerin bahsi geçti; Hükümete karşı ‘darbe teşebbüsü.’ İyi de âlâ u vâlâ, ‘Nuh’un gemisi’ gibi her cenahtan mürettebatla  ‘darbe girişimi’ nasıl oluyordu?
RED-HACK
Hukuku geçtik bir kalem, ‘polis devletine’ doğru pupa yelken bir rotada ilerliyoruz. ‘İhbar kutularına’ sözlü ya da yazılı, komşularımızı gammazlayacağız! ‘Neler olabilir’ diye düşünürken ‘Red-Hack’ ten bir güzellik yapmalarını rica ettik! Sağ olsunlar bizi kırmadılar. Dinlemeye geçip kaydettikleri konuşma cd’lerini, benim masaüstüne atmışlar, bilgisayarım kapalıyken! Ben de deşifre edip, sizlerle paylaşıyorum şimdi:
EYLÜL SENDROMU                  
-Alo, Sizin ‘çevik kuvvet’, evden içeri ‘biber gazı’ attı.
-Camı niye açık bıraktınız?
-Yahu camı kırıp girdi içeri.
-‘Eylül Sendromu’ yaklaşıyor. Siz de ‘kurşungeçirmez’ cam taktırın pencerelerinize.
LUNAPARK
- Bostancı Lunaparkı’ndan arıyorum. Buradaki veletler, “Biz geçtik artık bu Lunaparkı/ baba göster bize Gezi Parkı” diye slogan atıyorlar.
- Lunaparkın neresindeler?
- ‘Çarpışan otomobillerin’ içindeler.
- Ha… Biz ona bakmıyoruz. ‘Trafik şubeyi’ arayın.
KIZLI - ERKEKLİ
-Müdürüm diyeceğim şu… Bizim girişte kızlı, erkekli öğrenciler kalıyor. Ne zaman merdivenleri inip çıksam, daireden “Bütün kızlar toplandık, toplandık” şarkısıyla, “Bekle bizi İstanbul” u söylüyorlar hep bir ağızdan. Çocuklardan birinin de annesi geldi geçen gün memleketten. O da “Vururlar seni Merdo, Merdo, gitme demedim mi” diye türkü mırıldanıyor. Bunlar bir halt karıştırıyor olmasınlar.
-Git işine kardeşim, artık bu çapulcular, şarkılarını, marşlarını lahzada kendileri yazıp, besteleyiveriyorlar. Sen en iyisi evdeki televizyonun sesini biraz kıs. Kral TV’nin yayınları, artık kulağında çınlama yapmaya başlamış.
İHBARNAME
- ‘İhbar kabul merkezi’ mi?
- Evet…
- Benim iki ‘ihbarnamem’ olacaktı.
- Buyurun.
- İki gün arayla ‘elektrik ve su kesme ihbarnamesi’ geldi bize… Tam ayın ortasında. Olacak şey mi bu?
- Konu komşudan toparlasanız.
- Yahu ihbarnameleri görenler, “Aman bizi bu işe hiç karıştırma” dediler.
- Tamam o zaman, siz de onları ‘ihbar’ edin.
HAYIR DUASI
-,Evladım, bizim kız 41 yaşına geldi, evde kaldı vallahi… Bu Gezi Parkı’na hoş kızlar, yakışıklı delikanlılar geliyormuş. ‘Hayır duamı’ alırsınız, bir yardımcı olsanız bize…
- Siz bu konuyu bir de ‘Esra Erol’la konuşsanız.
RANDEVU
-‘İhbar santrali’ mi?
- Dinliyoruz.
- ‘Edebiyattan anlayan’ bir görevliden randevu alacaktık…
- Ne için bacım?
- Büyükbabamız bir ‘destan yazmış’ da onu göstermek istiyor.
MOBESE
-Hayırlı işler…
- Size de…
-Bizim mahalleye bir MOBESE koymak mümkün mü acaba?
- Hayırdır.
- Galiba benim karı, iki sokağımız ilerdeki marketçiyle tıngırdıyor, son 2 aydır mutfak, dolup dolup taşıyor.
-‘Nereden buldun’ devri çoktan geçti birader… Sen ye iç, dua et hükümete…
ÜST KATTAKİLER
- Acil ihbarım var.
- Nedir?
- Üst kattaki bizim ayyaş Nedim Bey, karısı Sevil Hanım’ın kafasında yine tabak, çanak kırıp, tava çalıyor.
- Biz ‘kamusal alan’ dışında ‘tencere-tava olaylarına’ karışmıyoruz yenge.
KADIN KILIKLILAR
-Memur Bey, Cihangir’den arıyorum. Apartmana kadın kılıklı adamlar taşındı. “Ne bu haliniz?” dedim. “Sana ne komşu? Biz ‘LPG’yiz ayol!” diye terslediler. Bir patlarlarsa bina uçar valla havaya.
- Onlar ‘LGBT’dirler teyze. Bizde GBT’leri var, kafayı yorma sen!
MARİLYN MONROE
-Alo… Hemen bir ekip gönderir misiniz? Karşı apartmanın altıncı katında, karnı burnunda hamile bir kadın, pencerenin pervazına çıkmış camları siliyor.
-Ayağında şalvarı falan var mı bu densizin?
- Yok canım Marilyn Monroe misali ‘paraşüt gibi’ açılmış eteği… Düştü düşecek nerdeyse…
-Çocuk mu?
-Hayır canım terbiyesiz kadın…
- Aman çocuğa bir şey olmasın da, ‘hükümet politikasına’ ters düşmeyelim.
ODTÜ
- ODTÜ’den arıyoruz… AKP Hükümeti’ni ‘ihbar’ edecektik.
- Onlar da sizi ihbar ediyor. ‘İade-i ihbar’ yapıyorsunuz herhalde kemirgen tohumları.
MISIR
“Türkiye Mısır olmayacak” diyor Sayın Başbakan Erdoğan. “Peki, ne olacak? ‘çizilmiş kestane’ mi?”
Mert Ali Başarır

Hiç yorum yok: