ODAKLA EY HALKIM GİDEN GİTMEDEN SONU GÖRMEDEN
28 OCAK 2012
Saygın okuyucularım,
Perşembe günü Facebook ta şöyle bir mesaj vermiştim “Önümüzdeki haftanın senaryoları yapılıyor iki kafadar bir arda, bu gün zaman, aa pardon NAMAZ gazetesinin konuşmacısı olmuştu ve biz onlar diye medyayı ayırmıştı…
Manşetler ile savaş yapmış sayın denilen Başbakan…
Acaba manşetle olmasaydı sizler daha neler yapacaktınız onu söylemeyi unuttu sayın denilen başbakan…
Diyorum ya iki kafadar bir arada bu haftanın olağan senaryolarını tartışıyorlar, bu senaryolulardan ders çıkararak önümüzdeki haftanın senaryolarını dış istihbaratların yardımı ile nasıl yapabileceklerini planlıyorlar….
Bakalım göreceğiz…”
Siyaseti okumak ve gözlemlemek ile odaklanırsanız sizlerde bu olguyu ve devamındaki olguları görebilirsiniz…
Cuma günü böyle bir olgunun, bu sonuç ile sonuçlanacağını ve haftaya böyle bir olgu içinde gireceğimizi biliniyordu…
Umut, hayal kurmak güzel fakat bizler devamlı hayal kuruyoruz ve onu üzerine senaryolarla yazıyoruz, olarda yılardır umut ettiler onlarda senaryo yazdılar onlar bu senaryoları hayata geçirdiler, onlar ve bizler, şular bunlar fakat unuttuğumuz görüp görmediğimiz bir konu vardı ki; oda yıllardır benim üzerinde devamlı durduğum istihbarat olgusudur.
Bu olgu yıllardır içimizde olan dış istihbaratın görülen ama görünmeyen Cuma günkü son saatlerdeki başarısı olmuştur…
İstihbarat yalnız silah ile yapılmaz, istihbarat ülkelerin içine sokulan bazılarını ajan dediği, bazılarının para için ülkeyi satmaları ile oluşan olguların siyasi güce yansımasını tamamıdır…
Bu kişiler ülkenin en ücra yerlerine kadar sokulduktan sonra bir emir ile faaliyetlerine başlarlar, sonuçta ülkenin en üst makamlarında bile bu kişileri görebiliriz…
Birde şu vardır ki bunların kim olduğunu bilmeden bu kişilerin peşinden giden kişi ve kurumlarda olabilir, bu kişi ve kurumları kendi siyasi gücüne ortak olarak alıp kullanabilirler, öte yandan bu siyasi güce ortak olan medya en önemli faktörlerden birini teşkil eder. Bu kişi ve kurumları yavaş yavaş halkı etkisi altına alır…
Bu olgu çerçevesinde kaşı ve yandaş olarak bu medya gurupları ve köşe yazarları tanıtılır, duruma göre bazen suyukast basende, şimdiki olgu gibi fikir ve düşünceleri için kanıt ve olayları istedikleri gibi oynayarak hukuku el altın alarara istenmeyen kişileri habise atılırlar…
Bu habis ve suyukast olgusu kanıt ve olguları isteği gibi oynadıktan sonra sanki bir satranç oyunu gibi siyasi gücün sözde başarısı olarak istihbarat olguları gösteriler, işte ülkeyi bölmenin ve fikir ve düşünceyi yok etmenin yegane yolu yazarları ve ters düşünen kesim susturmaktır…
Bu yol geniş kitleri bezdirmek ve onları fikir yoksu haline getirmektir bu nu çok planlı ve programlı halde istihbarat olguları yapar…
Daha sonra bu istihbarat kurumları yapılan program gereğince bu tutuklu kişiler serbest bırakırlar, yukarıda belirttiğim satranç oyunu düzeyinde bu oluşumlar sürdürülür…
Zamanı gelince bu tutukluluk olgusu zamana yayılır. Bu zam zarfında içinde içe ülkede yapı ve odakları istihbarat olarak güçlendiriler…
Evet, bu odaklar ile savaş yapacak fikir ve güç kalmayınca ortam istihbarat olgusunu istediği gibi olmuştur…
Bir taraftan istihbarat olarak kişiler ve kurumlar günümüzde olduğu gibi pasavize edilmiş durumda oldukları için artık korkulacak bir olguları kalmamıştır, ülke yavaş yavaş o istihbarat odaklarının ve uşaklarını kontrolü altına girmiştir…
Günümüze bakacak olursak Oda Tv davasının 10. duruşmasında tahliye taleplerini değerlendiren mahkeme heyeti tüm sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdiğini görebiliriz…
Ben sizlere davayı aktarmayacağım çünkü herkes bu davayı yorumlu veya yorumsuz olarak aktarıyor, benim sizlerden istediğim olaylara at gözlüğü takarak bakmamanız olgular ve olaylar bizleri nereye götürdüğüne odaklanmanız….
NELER OLDUĞUNUN FAKINDAMISINI?
Saygılar…
Cessur D. Gürsu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder