H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A.
Birinci Bölüm, ikinci Kısım, On ikinci Anlatım, Sözcük Sayısı 1771
Halk Olma Olgusu Ve İsyan Kokusu
( Olabilir mi? )
Saygın
okurlarım,
İnsanın bazen düşünürken aklı
karışıyor, benim önceki yazılarımı okudukça ve onları güncellemeye uğraşırken
düşünce ve fikirlerimin aynı olduğunu görüyorum…
Düşünüyorum…
Ben acaba bu dünyada ve bu memlekette
hiç yaşamadım, zaman durdu mu?
Mekân ve yer fotoğraf görüntüleri
değişti fakat fikir ve düşünce bazında zaman durdu mu?
2010 yılından bu yana o kadar karşı
koyduğum düşünce ve fikirler beni niye geliştiremedi, aradan asırlar mı, yoksa
seneler mi geçti?
Kendime bakarken şunu soruyorum, “Ya
ben algılama yoksunuyum yâda algılama eksikliği var?”
Benim zaman ve yer kavramları
kayboldu veya herhalde dudu çünkü 2010 yılında ne olursa şimdide o oluyor,
fotoğraftaki görünüm bulanık ama dikkatli bakınca aynı ortam görünüyor.
Fikir ve düşüncelerimizde ilerleme
yok ama gerileme var…
Toz pembe hayat olanakları gösterilse
de bu bir yalan…
İnanmak istesek de inancımızı zorlasak
da inanamıyoruz buda bir gerçek…
İşte ben bunu Türkiye’yi ulusumu
böyle görüyorum…
İyimser düşünerek bu zaman
dilimindeki siyasi oluşumdaki hükümetin yönlerini yolunu iyi yönlerini
düşünüyorum, kendimi zorlayarak bazı iyi yaptığı işleri bulsam da, içimde o
şüphe var ya ah o şüphe.
Allahın bildiğini kuldan saklamam ben
her hükümetin icraatında bir şüphe ve ihanet seziyorum ve bu sezgim gün geçtikçe
güçleniyor, sezgi olarak kalmıyor doğrulanıyor…
Bu arada dikkatli okuyucularım bana
mesaj çektiler, geçen haftaki yazımda “Düşünün 4 +4 eğitim sisteminde çocuklarımıza ne verilecek?” diye yazmıştım saygın okurlarım bunun 4+4+4
olacağını bana hatırlattılar.
Evet,
Ben bilerek bilinçli olarak 4+4
yazdım çünkü benim için bir saniye ile bir sene arasında geçen zaman dilimi çok
mühimdir dört sene sonra neler olacağını ve de sonraki dört senede de neler
olacağını seziyorum, sezmekle kalmayıp eminim, midem bulanıyor dostlarım…
Ve benim midem buladığı zaman
korkarım ki olgular benim gösterdiğim biçimde oluşacak…
Allah bir deseler inanmıyorum, inanamam,
siyaset yapmak için Allahlı kullanan,
kutsal kitabımızı siyasete alet edenler gözümde beş para etmez ve etmeyecekler…
Kadınlarımızı kızlarımızı el altıdan
sömüren onlar için özel oyunlara girerek eğitim sistemini değiştiren o sözde
siyasetçiler değil mi?
Devam edecek olursak bu eğitim
sistemini, bunu sanki büyük bir iş
yapmış edasıyla genleri düşük kişiler lanse ederse, ben tabii ki güvenmem.
Hele kadınlarımızı genç kızlarımız öne
koyan onların arkasından siyaset yapan şerefsizlere hiç güvenmem, güvenemem…
Geriye bakın ve bu zaman dilimine günü düşünün ne değişti?
Geriye bakın ve bu zaman dilimine günü düşünün ne değişti?
Bence hiç bir şey…
Yalan ve riya ile aldatılan bir ulus
görüyorum…
Bölünmeye çanak açan bir siyasi
oluşum görüyorum…
Bu gördüklerim gerçek yaşam,
uyanalım, uyuşmuş beyinleri uyaralım diyorum, ama başarı ve başarısızlık hiçbir
zaman mazeret kabul etmez, yinede son karar siz halkımın, ya bu yolda köle
olursunuz yâda bu yolda köle olursunuz, bu yoldan çıkmazsanız kurtuluşunuz yok.
Acı ama gerçekler devamlı acı verir, maksat bu acılardan ders alıp acıyı ölüme
çevirmemektir, kısaca düşünüp karar vermek, karar mekanizmalarımızı çalışır
hale getirmektir…
İşte 2009-2010 ilkbahar ve sonbahar aylarında
yazdığım yazılardan bazı örnekler…
2009-2010 ilkbahar ve sonbahar ayları
çok üzücü olgular ve oluşumlarla ve de dış ve iç istihbarat oyunları ile
şimdiki günler gibi günlerimizi geçiriyorduk…
Sinirlerim şimdiki gibi harap olmuştu
hep uyarı üzerine uyarı yazıları yazıyordum…
O günlerden birinde aşağıdaki bu yazı
kalemimden döküldü saygın okurlarım…
İşte:
“ Öncelikle özür diliyorum...
Bu yazımı okumadan size göndereceğim şu anda çok ama çok kızgınım cümle veya kelime hataları olur ise affınıza sığınıyorum…
Bu yazı benim ilk böyle fazla düşünmeden yazdığım yazı…
Bu yazımı okumadan size göndereceğim şu anda çok ama çok kızgınım cümle veya kelime hataları olur ise affınıza sığınıyorum…
Bu yazı benim ilk böyle fazla düşünmeden yazdığım yazı…
İçimden gediğince yazmaya
çalışacağım ve dönüp okumayacağım aynen yazdığım gibi yayınlayacağım…
Sinirlerim harap oldu, bu geçtiğimiz
10 günde inanın artık etik yazmak olusunda bile düşünmüyorum ve bunun yanında
yasalara bile güvenim kalmadı…
Herkes birini suçluyor ülke
bölünüyor!
Son yazımdan 10 gün geçti günler ve
aylar değil sadece 10 gün…
Bizler kendimize aydın, gözlemci, araştırmacı yazar, yorumcu diyoruz, ama bir B. O. K. değiliz çünkü susuyoruz…
Bizler kendimize aydın, gözlemci, araştırmacı yazar, yorumcu diyoruz, ama bir B. O. K. değiliz çünkü susuyoruz…
Etrafıma baktığımda halk
tabakasından gelen kimse yok varsa bile susuyor ve korkuyorlar…
Meydanda ne oluyor…
Utanalım ne olmuyor bize
dostlar, silkinelim, uyananlım…
Türkiye bölündü…
Nerede yazarlık yapanlar…
Evet,
Güvenilir kişiler, sizler yorum
yapanlar düşünüyor musunuz?
Bu ülke olmaz ise nerede yorum
yapacağız, kimim uşağı olacaksınız?
Gerçekler ve yalanlar doğrusu bu mu?
Bizler, sizler, onlar, bu ülkenin
vatandaşı değiliz gibi davranmaya daha ne kadar devam edeceğiz?
Halkımızı kim yönlendiriyor?
Kimle bu tezgâhları kuruyor ve biz bunu
karşılığında ne yapıyoruz?
Halk olarak şehitlerimiz toprağa
girerken bir Fatiha okuyor, biraz ağlıyoruz”
( Sene 2012 Eylül ayında neler oldu farkında mısınız? “Şehitler
ölmez vatan bölünmez” diyoruz o kadar…
Bizler halk olarak hiçbir şey yapmıyoruz sözde bilgi
veren medya eğlence programları yapıyor ve sözde timsah gözyaşı dökenleri
gösteriyor.
Bizler evet bizler bunları görerek ne yapıyoruz?
Bakın onları da seyrediyoruz…
Sonra olanları unutup bir daha olacak operasyonlara
kadar gülüyoruz oynuyoruz…
Bu göstermelik bir psikolojik operasyon olduğu ve
arkasında olanları unutturmaya çalıştıklarını görmüyoruz…
Fotoğrafa at gözlüğü ile bakmayı bizlere öğrettiler,
işte bu benim sinirlerimi bozuyor…)
O 2009-2010 sonlarındaki senelerde yazdığım yazıya
devam edelim;
“ Bizleri asıl yazılarımız öldürüyor…
Bu ölümün fakında bile değiliz…
Yazı yazmak…
Yorum yapmak için olayları
çarpıtıyoruz…
Fakat doğruları söylemek yerine politika
yapıyoruz…
Arkadaşlar ne olacak ne olmayacak? Diye
de düşünmüyoruz?
Herkes verdiğini geri alır.
Bu her konuda geçerli bir teorem
olduğu bilinmektedir ama bir teorem vardır, bu değişik konular olarak önümüze
çıkar.”
(2000 binli Senelerde 2009-2010 senesinde yazdığım bu
teoremler fotoğrafta 2012 yılında görünür hale geldi bunlar “ Ölüm ve öldürme,
bölme ve bölünme, yok etme veya yok olma” bunlar görülen örnekler olarak 2012 yılının
eylül ayında göze çarpmaktadır…)
Yine 2009-2010 yılarda
yazdığım yazıya devam edelim;
“Bu konuya teorem bile denemez
diyenleriniz olabilir, doğrudur, birde öyle bir konu vardır ki oda “ana” sevgisidir…
Bu olguda sevgi karşılık beklemez…
İşte o nedenle bu sevgiyi kötüye
kullananlar içinde şimdi yazıyorum…
Lütfen benden korkmayın…
Sakin olun…
Bu oyunlar çok oynandı ve oynanacak…
Herkes kendini bilerek tahriklere
gelmeden bu oyunu kendi sahasında oynamalı…
Unutmayın burası Türkiye “bir ana” bile kalsa Anadolu burası…
Eğer ki başka ülkelerden gelen ve
içimize sızan ajanların oyununa gelirsek işte o zaman analar ağlar…
(2009-2010 yılında yazdıklarıma bakarak kendimden
utanıyorum çünkü ben o yıllarda yetince uyarı yazısı yazmadığımı görüyorum ama
o yılardan bu yana ben hiç susmadım ki, bu tarz düşününce kendimi biraz daha frenliyorum ve tahriklere
kapılmadığım için rahatlatıyor, hiç olmasa
arkama baktığımda hiçbir şey yamamış bu diyemezler.)
Evet, o zaman diliminde Tunceli’de yine bir terör
saldırısında 7 şehit vermiştik ve ben yazılarıma şöyle devam etmiştim;
“ Tunceli’ de olan olaylar son
derece önemli boyut kazanıyor dikkat edelim bunun devamı gelecek...
El işaret verdi, düdük çalındı oyun
başladı…
Bizler nasıl oynayacağız…
Önce o eli görünür yapmalıyız…
Gizli kapılar ardından çıkan bu eli
bulmalıyız sonra oyuna dâhil oluruz…
1997 yılında el işaret vermişti 3
şehit o bölgede verdik…
Önce ve sonrası aynı bölge, 2009’da
el bir daha işaret verdi, 7 şehit verdik…
Birileri bizlerin vergileri ile
zevkusefada ABD ve Meksika’da iken bunlar oldu…
Yasa o malum kişinin gelişini
bekliyor…
O malum kişi ABD den aldığı
talimatlar doğrultusunda, yasal olarak bir başka o malum kişinin atadığı bir
adi kişi var…
O atana malum kişi aracılığı ile en
erken Cuma 11.12.2009 tarihinde yasaya karar verileceğini, 08.12.2009 tarihinde
“mahkememiz karar verecek” biçiminde o atanmış malum kişi açıkladı…
08 + 01 = 09 düz hesap..
09.12.2009 tarihinde öbür bizim
seçerek yetki verdiğimiz malum kişi Meksika’da olacak…
12 – 09 = 3 düz hesap..
Mahkemede “3” bu rakam şöyle ki,
30.07.2008 tarihinde bir başka davada sonuçlanmıştı ve 6 ya karşı 5 oyla bu
dava istemi reddedildi…
Bu davada atanış bir başka malum
kişi başkanlığını yapıyordu…
Günümüzde yine o bizim seçilmiş malum
kişimiz seyahat yapıyor…
Seyahat tutkunu malum kişimiz o
zaman diliminde de ortada yoktu…
Atanmış olan malum kişinin başkanlığını
yaptığı Mahkemesi’nin kararı “ tarihi kara “ olarak akşam saatlerinde çok büyük
bir iş yapmış edasıyla o atanmış malum kişi bende red oyu verdim demişti…
Zaten yüzünde meymenet olmayan bu atanmış
malum kişi daha neler yapacak...
Hukuk adamı olmayan meymenetsiz atanmış
malum kişi başımızı gelecekte de sıkıntıya sokacak…
Şimdi yine bir mahkeme açıldı yine o
bizim seçilmiş malum kişi ortada yok denilebilir mi?
Evet, denilebilir…
Yoksa bu seçilmiş malum kişinin
seyahat namesi Atina Ankara Hattı olarak mı yazılacak?
17 Mayıs’a dikkat edelim, önümüzde 1 ay kaldı…
Baykal’a yapılan iş kimlerin işine
yarayacak ve kimler daha fazla oyun yapma hazırlığı içinde?”
( 2012 yılında sene başından bu yana nasıl oyunların
yapıldığı ve Türk milletinin nasıl olgulara mahkûm olduğu artık dikkatli
bakınca fotoğrafta görünmektedir…
Yazımı okuyunca fotoğrafı ben çekmiş gibi olduğumu
fark ettim ve görüntü olgusunu daha ve daha net analiz ettim…)
Bakınız o senelerde yazımın devamı şöyle ki ;
“Sanal ortamda neler olacak?
Taraf Denilen sözde Gazete neler
yumurtlayacak, öbür medya organları bu yumurtlatan nasıl nemalanacak, bu onların
yazarlarına bakarak kendileri çift sarılı yumurta yumurtlarlarsa hiç şaşmam…
Asıl senaryoyu görebilecekler bir ta..lı yazar var mı?
İşte onu hiç bilemiyorum…”
( 2012 yılı itibarı ile böyle bir yazar olduğunu yine
göremiyorum etik yazma yazmamaktan kötü olduğunu görmüyoruz hâlâ…
Evet,
Ben yazıyorum kötü veya iyi hiç olmasa fikirlerimi
yazıya döküyorum ya dökmeyen veya dökemeyenleri düşünüyor musunuz sonumuz hayırlı
olur umarım veya iyi niyetle ummak istiyorum…)
2009-2010 senelerinde yazdığım yazıya dönecek olursak;
“ Bu soruların cevaplarını günler gösterecek…
Bu önümüzdeki 45 günde görmemiz
gerekeni, görmemizi umuyorum…
Birde 12 Eylül davası var ya, oda
son derece hesaplı bir süreç bunu da unutmayın…
Her rakam istihbarat olgusunda bir şifreyi
bir olguyu ifade eder…
Gelelim 11
Aralık 2009 tahininde benim acele ve heyecanla yaptığım hesaplara, bu hesaplara
da yoruma açıktır…
Yorum yapanla yapmayanlar
arasındaki fark kadar bunları gören veya görmeyenler arasındaki fark kadardır…
İlk görünüm ve son görünüm arasındaki fark ise olguyu gösterir…
Bu rakamları kale almayan veya alanlar arasındaki fark ise yönetim
ve onun ile çalışan uyumlu atanmış malum kişileri gösterir…
Göstergeler, görüntülerin ana yolunu ve amacını gösterir…
Son 45 günde olacakların göstergesi ise önceden gördüklerimiz olacaktır…
11 Aralık 2009 yaptığım
hesap:
Ufak bir hesap yapalım…
Geçmişte günümüze…
30 – 3 = 27
Aradaki fark “3” rakamı…
Bu arada “7” ve “2“rakamına dikkat
edelim…
Planlamalar “07” üzerine kurulmuştu
bence…”
( Şimdiki zaman dilimine: Sene 2012 tarih 07-09-2012,
66 aylık çocuklarımız zorla okula başlatıldı daha sonra terör olayları çoğaldı…)
O zaman diliminde ki yazımda yazdığım hesaplara devam
edelim;
“ Pekâlâ, 2 rakamı ne oluyor?
08 – 07 = 1
Aradaki fark “1”
Bu iki rakam birleşince ya 21 ya da
12 oluyor gelecek yıllarda bu rakamların önemi artacaktır…
Bu yazım da şunları gösterdim
okurlarım, ( 30, 2, 27, 3, 7, 2, 8, 1, 21, 12) , işte bu rakamlara dikkat
edilmesini istemiştim…
2010 yılı için bu rakamlar ve
bileşkeleri çok önemli demiştim..
Tesadüf mü?
Okurlarım,
Bilmiyorum ama bildiğim bir şey var…
Size son olarak soruyorum güncel
olarak 12 Eylül 2010 neyi ifade ediyor?”
Diye de o yazımda sormuştum…
Şimdi bu zaman dilimini düşünün diyorum…
Ne değişti ne gelişti rakamlar ve doğrusu sayılar aynı
0-1 arasında oluşan olgular ve bileşenleri…
Değişen yalanlar ve gösterilen olmayan olgular olabilir
mi?
Saygılar.
Rogg & Nok Genel Yayın Yönetmeni.
Cessur Demirali Gürsu
On ikinci Anlatım sonu
İkinci Kısım devam edecektir
Birinci Bölüm Devam Edecektir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder