Salı, Ağustos 13, 2013

Onur Öymen: Ergenekon kararları büyük tepkilere yol açtı.

Onur Öymen
Ergenekon kararları büyük tepkilere yol açtı. Emekli bir Genelkurmay Başkanının, rektörlerin, bilim adamlarının, gazetecilerin bir terör örgütünün mensupları olduğu iddiasıyla cezalandırılmaları saygın hukukçular, gazeteciler ve muhalefet partileri tarafından kuvvetle eleştirildi. Ana muhalefet partisine mensup 6 milletvekili bu konuda sert bir açıklama yaptı. 

Yabancı ülke ve kuruluşların Ergenekon kararlarıyla ilgili açıklamaları işin özünden çok usül hataları ve cezaların ağırlığı ile sınırlı kaldı. ABD sözcüsü cezaların ağırlığını not ettiklerini ama esas değerlendirmelerini Yargıtay'ın vereceği karardan sonra yapacaklarını söyledi. Yabancı basındaki eleştiriler daha kuvvetli oldu ve Hükümetin her türlü muhalefeti baskı altına almaya çalıştığı yolunda yazılar çıktı.

Peki başka ülkelerde Terörle mücadele yasasının uygulandığı siyasi davalarda neler oldu? İki örnek verelim:

27 Haziran 2012'de bir Etyopya mahkemesi ünlü gazeteci Eskinder Naga'yı ve rejim muhaliflerinden 24 kişiyi "terörist faaliyet yürüttükleri" iddiasıyla ağır cezalara mahkum etti,

Davanın savcısı sanıkların hükümet mensuplarını öldürmeyi planladıklarını ileri sürdü. Naga'yı ve diğer sanıkların Arap baharını Etyopya'ya da yaymaya çalışmak ve halkı hükümete karşı kışkırtmakla suçladı. 

Uluslararası İnsan Hakları örgütleri buna büyük tepki gösterdi. Amnesty International temsilcisi " Bu Etyopya adaleti için kara bir gündür. İfade özgürlüğü Etyopya Hükümeti tarafından sürekli biçimde tahrip ediliyor ve Hükümet bütün muhalifleri hedef alıyor" dedi. 

Amerika'nın ünlü Freedoms House kuruluşu Etyopya'da hükümeti eleştiren herkesin terörist olmakla suçlanabileceğini çünkü Terörle Mücadele Yasasının çok mutlak olduğunu belirtti.

Etyopya'da basın özgürlüğü savunucularından olan Eskinder Naga, geçen yıl yazdığı bir yazıda hükümeti ve Terörle Mücadele Yasasını eleştirmişti. Bu yasaya göre sanıklara idam cezası da istenebilirdi ama savcı müebbet hapis istedi.

Tabii basın özgürlüğü gibi konularda Türkiye'yi Etyopya'yla kıyaslamak mümkün değil diyenler olabilir. Gerçekten Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün basın özgürlüğü listesinde Etyopya bir yılda 10 puan birden gerileyerek127. sıradan 137. sıraya düştü. Ne var ki, Türkiye de aynı endekste bir yılda 6 puan gerileyerek 148. sıradan 154. sıraya indi. Yani o endekse göre Etyopya'nın bile gerisindeyiz.

İkinci örnek Şili. Orada ülkenin Güneyinde eski topraklarına kavuşmak için bazen barışçı yollardan bazen de şiddete başvurarak mücadele eden Mapuche yerlileri var. Şili mahkemeleri yakaladıkları Mapuche'li sanıkları Terörle Mücadele Yasasına göre yargılıyorlar. Mapuche'lilerin en büyük şikayetlerinden biri Terörle Mücadele Yasasına göre yargılanmaları. Diktatör Pinochet döneminden kalan yasaların uygulanmasını eleştiriyorlar. Orada da Özel mahkemeler, uzun tutukluluk süreleri var ve gizli tanıkları dinleme yöntemine başvuruluyor ve sanıklara en yüksek cezalar veriliyor.

Bu konudaki şikayet ve eleştirilerin artması üzerine Şili Hükümeti, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları ve Terörizmle Mücadele Özel Raportörü Ben Emmerson'u davet ederek kendisinden konuyu tarafsız biçimde ve derinleşmesine incelemesini istemiş. Santiago Times gazetesinin bildirdiğine göre, Hükümet yetkilileri, sivil toplum örgütleri ve mahkumalarla görüştükten sonra hazırladığı raporda Ben Emmerson, Şili Hükümetine şu önerilerde bulunuyor:

. Bu olaylar terörist faaliyet sayılamaz.
- daha büyük sorunlarla karşılaşmamak için Şili Hükümeti bu konudaki stratejisini derhal değiştirmelidir.
- Anti Terör Yasasının uygulanması çözümün değil, sorunun bir parçası olmuştur. Bu yasanın uygulanması adil değildir, keyfi biçimde ugulanmaktadır, adaletsizliğe yol açmaktadır. Derhal bundan vaz geçilmelidir.
-Bu yasanın uygulandığı bütün davalarda yeniden yargılama yoluna gidilmelidir ve sanıklar normal mahkemelerde yargılanmalıdır.
- Gizli tanıklara başvurulan bütün davalar yeniden gözden geçirilmeli ve gerekiyorsa yeni baştan yargılama yapılmalıdır.
- Güvenlik güçlerinin işledikleri suçlar nedeniyle himaye görmelerine son verilmeli ve suç işleyen polisler yargılanıp cezalandırılmalıdır.

Şili İçişleri Bakanı bu raporun eksik bilgilerden kaynaklandığını söylemiş ama somut eleştirilere cevap vermemiş.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları ve Terörle Mücadele raportörleri Türkiye'yi de evvelce ziyaret etmişler. Daha çok Güneydoğu'daki gelişmeler, yargısız infazlar gibi konularla ilgilenmişler. 2006 tarihli raporlarında Türk yasalarında terörizmin çok mutlak biçimde tanımlandığı yolunda bir eleştiri var. Türkiye'deki son gelişmeler hakkında bir rapor yazsalardı acaba ne derlerdi? Merkak konusudur.

Başkaları ne derse desin Türkiye gibi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini imzalayan bir ülke dünyadaki gelişmelere kayıtsız kalabilir mi? Hukuk ve demokrasi alanlarında çağdaş dünyanın gerisinde kalmayı içine sindirebilir mi? 
Siyasetçilere, Barolara ve tarafsız basına çok iş düşüyor.

Hiç yorum yok: