Cuma, Ağustos 30, 2013

Savaş, Barış ve Suç, Ceza

Mustafa Kemal Atatürk 

Savaş, Barış ve Suç, Ceza



Saygın okurlarım,

30 Ağustos 2013 Cuma …
Müslüman toplumu için Cumaların önemi büyüktür, Cuma günler camilerde hutbe verilerek Müslümanlar dini konularda bilgilendirilir, bu hutbeler önceden Yasal uygulamalar biçiminde planlanması gerekir, o haftaki olgular ve oluşacak olgular hakkında dini yönden bilimsel açıklamalar yapılması gerekir…

Bilim ve din aynı ortamda saygı ile görüş alış verişi yapılırsa o zaman inan veya inanmayan insanlar üzerinde köprü kurulur, bu köprüden geçip geçmek insanın sevgi yönünden, fikir ve düşünceye olan saygısı ile ölçülür…

Geçmiş yıllardan Bu günlere yansıyan...

Emperyalist güçlere karşı ulusça verdiğimiz mücadelenin göstergesi olarak, bizleri köle yapacak ülkelere karşı tüm ulusun top yekun mücadelesi çerçevesinde, bu fotoğraf içinde gördüğümüz lider olan büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kazandığı savaşın yıl dönümünü kutladık…

Fakat;

Bu savaşın anlamın biliyor muyuz?

Şimdiki zamanda oluşan olgular çerçevesinde, bu yıl dönümünü ne kadar, hangi şekilde anıyor ve kutluyoruz?

Yukarıdaki sorulara verilecek cevap veya yanıtlar şimdiki zaman dilimde muhtelif olacaktır…

Savaş bir ülkenin başka bir ülkeye ceza vermesi için savaş olgusu kullanılabilir mi?
Savaş suçları ve yasal uygulamalar nedir?

Kim bu savaş suçlarını tayin ve tespit eder?

Cevapları;
Şimdi ki dünya ve Türk medyası mı?

Kendi çıkarları için siyaset üretip bunları diğer ülkelere adapte etmek isteyen süper güç dediğimiz ülkeler mi?

Yine kendi çıkarları için birlik kuran BM’ler mi?

Yoksa içi savaşı körükleyen veya süper güçlerin yandaşı olan ülkelerin o komşu ülkelerin hükümetleri mi?

Pero-savaş olgusu içinde oluşan Kartel yapıları mı?

Narko-terör olgusu içinde büyüyen dini ve silahlı iç ve dış istihbarat yolu ile oluşan veya oluşturulan hükümetlerle bağlantılı terörist grupları mı?

Dış istihbaratlar ilişkili olan ülkenin diğer ülkelerin içine sızan ajan topluluğunun; din ve manevi duyguları sömüren kişi ve kurumların kurduğu organizasyonlar mı?

Cevaplar sorularda saklıdır bu sorulara cevap bulamak için geniş açıdan ülkemizde oluşan Yapay Planlı Yasal olgulara bakmamız yeterlidir…

Olgulara bakışımız; tek yönlü düşünce tarzı ile bağlantılı olarak, doğru sonuçlara ulaşamayız…

Bu siyasette, ekonomik düzende de, konumuzda geçen Yapay Planlı Yasal uygulamalar içinde geçerlidir…

Her olgu birbirine bağlı oluşumları getiri, bu oluşumlara bakış açımız bize ilerde oluşacak olgular hakkında bilgi sahibi olmamıza yarar…

Savaş, barış ve suç ve ceza kavramlarını oluşturan ana senaryo yıllar öncesinden planlanmış birkaç senaristin yaptığı proje olduğunu biliyoruz…

Bu projeler şimdi medyanın yardımı ile hayatta geçiriliyor….

Versiyon aşaması güncelleniyor…

Gündeme göre senaryolar, an senaryoya bağlı olarak düzenleniyor…

Şunu bilmeliyiz; hiçbir siyasi olgu, olaylar ve o olaylar bağlı kanıtlayan belgeler oluşmadan sanal olarak suç 
ortaya çıkmaz, yalnız varsayımlar olarak haber ve yorum yapılır…

Şimdiki zaman diliminde bu ve buna benze oluşumun olabilmesi için uygun ortam ve siyasi gelişmelerin önceden senaryo oluşumunda oluşması gerekir…

Bu siyasi gelişmeleri takip edecek olursak; geçmişimizden bu yana dış güçlerin Türkiye’yi parçalamak için ekonomik, politik,  sosyal politik olgulara nasıl müdahil olduğunu görebiliriz…

Bu gözlemlerimiz dâhilinde yazımın 8. bölümüne bahsi geçen  tezi doğrulayacak veya yalanlayacak düşünceye de sahip olabiliriz…

Tüm ülkemizin 30 Ağustos zafer bayramı kutlu olsun demek isterdim…

Şimdiki yapıda daha büyük zaferler ve oluşumlar, Türk gençliğin yapacaklarına bağlı olarak gelişecektir…

Kimse kimseden, siyaset kurum ve kuruluşlarından umut beklemesin, acı ama artık siyasi yönden ülkemiz batmış durumda…

Saygın okurları,

Ben pembe tablo çizerek sizleri uyutman, halkın uyanmasını sağlamak, bence bir yazarın yapacağı en 
büyük yazım şeklidir…

Yazar hisseder, önceki duyumları ve duyacaklarını öncene paylaşır…

Bu aşamadan fikir ve düşüncelerini yazarken yazım kurallarının önüne geçer, bu da bir anlatım türüdür…

Bazılarımızın çalakalem dediğimiz türde benim gibi yazılar yazar…

Asıl anlamda yazı yazmak, yazar olmak sanıldığı kadar kolay bir meslek değildir, her kelime her cümle yer takip edecek paragraf çok önemlidir, yazım şeklide bu tür uygulamalara bakılır ve yazıları yazılarını yayınlanmadan 3 kere kendi yazdığı yazıyı okunmalı daha sonra bir başkası tarafından okunmalı diye kuramlar olabilir, bu kuramlar ve kurallar normalde çok doğrudur...

Yazar herkesi memnun edecek diye bir kuralda yoktur…

Yazar eleştirileri alır, o eleştirileri okur ve ona göre yazısını düzenler…

Eleştir ve yorumlardan rahatsız olan bir yazar doğru düşünce ve fikir üretim yapamaz ve o verilen eleştirilerden yazarın ne kadar etkilendiği veya etkilenmediği yazarı takip edenler tarafından  çözülebilinir…

Yazarı çözmek aslında çok kolaydır...

Yazarın yazdığı metin, kendisi ile kalemi arasında kalan bir ortamdır, bu duygu ve düşüncelerini kendi acısından okuyucularına yansıtır...

Her fikir her düşünce varlık olarak insana bağlıdır, planlı yasal uygulamalar bir yazarın yazılarını durduramaz veya yazara engel olamaz..

Bunun yanında yazılar kurulu düzene uymayabilir ama yazıları anlamak ve hissetmek, işte o başka bir olgudur…

Saygılarımla…

Ek Bölüm sonu...

Rogg & Nok Genel Yayın Yönetmeni

Cessur Demirali GÜRSU

Hiç yorum yok: