Pazar, Şubat 05, 2012

LAĞIM FARELERİ

5 Şubat 2012

LAĞIM FARELERİ


Saygın okuyucularım,
Laiklik kutlayan sayın saygın olsa midem bulanmazdı inanın…
Midem bulanıyor, nasıl bunlar laikliği kutluyorlar, nasıl bunu yapıyorlar, aklım almıyor….
Dostlarım önce dürüst olmak gerek her zaman yazdığım gibi,  bu ülkede herkes sayın, sayın olmak için herkesin ağzında Atatürk veya Laiklik var, midem bulanıyor…
Laiklik fikrine sahip çıkan değer yargıları olan ve korkmadan fikrini söyleyen bir sayın ülkemizde artık kalmadı ve yine söylüyorum midem bulanıyor…
Beni takip edenler biliyorlar bunu ben yazıyorum ver yazacağım korkmuyorum korkutuyorum, bu ülkeye laikliği getiren  Atatürk'ü politik çıkarları için azına alanlar emmemden emmeye konuşuyorlar, günümüzde ve geçmiş de azına almak çok hoşlarına gidenler şimdi laikliği kutluyorlar, en üst makama gelseler bile bunlar midemi bulandırıyor…
Sanki bir fare görmüş gibi oluyorum, fakat farelere de hakaret etmek istemiyorum çünkü onlar lağım faresi pislikte yaşar ölmemek için pislik yer günümüzde bunlar mutasyona uğramış ve bunlar daha çok kitap yiyorlar…
Kitap yiye yiye bilgi kazanıyorlar o kitapları yazanlar habise atılıyorlar, bilgi ve fikir o asalakların midesinde oluyor ve hazım ediyorlar sonrada ortaya çıkıp bu hazım ı kolaylaştırmak için hap dağıtıyorlar ve bu hapları hem o asalaklar hem de bizler içiyoruz, midem bulanıyor…
Bir taraftan bu Lağım fareleri ortaya çıkınca herkes onlardan korkuyor…
Çocuklar onları seviyorlar genç nesil fikirleri ve düşünceleri olmadığından bakış açıları değişmiyor ne gösterilirse ona inanıyorlar çünkü bir ülkeyi bölmenin yegâne temeli, bir bakış açısı ile olayları göstermektir, göstermelik olarak sevgiyi ve saygıyı gösteren tek bakış açısı ilerde sevgi ve saygıyı unutturan yöntemi de verir…
Yasaklar ve baskılar bunun örneğini göstermektedir, sevmek nerede başlayıp nerede bittiğini bilmeden tek bakış açıları ile nesil yetiştirilir…
Bu nesil ve geleceklerine şimdiki yaşadıklarına veya onları sahte sevgi ile ne yapmak istediklerini, beyin yıkama yöntemlerini ve kim oldukları bu nesil i artık ilgilendirmez, sözde sevgi ile yaklaşanlara hemen kanarlar, bunu yanında uyuşturucu hap ve türevi şeylerde bu nesil e verilir…
Bu çocukların büyükleri de şimdiki sayın olurlar işte bunları görünce midem bulanıyor…
Bu Lağım fareleri büyüğünce oradan oraya giderler onlarda kurulu düzeni bölmek için delik kazıp evlere gireler bazen bunlara dinleme cihazları olarak da rastlayabiliriz yine düşünmeyiz ve oları severleriz, aynı bir çocuk gibi, işte bunlar benim midemi bulandırıyor…
Düşünenler yani benim gibiler onları görünce asalak diyip mideleri bulanır, ve fikir ile oları yok etmeye çalışır, çoğu zaman yok ediliriz çoğu zamanda habise konur orada ölüme terk ediliriz, çünkü fikre ve düşünceye saygısı olmayan bu asalaklar sayın olmuş ve ülkeyi yönetiyorlardır…
Midemiz bulansa da onları yok etmek için fikir üretiriz, bazıları bu fikirlere ve düşüncelere karşı mutasyon geçirmişlerdir, bu fikirlerin üzerine bizlere düşen vazife yeni fikirler üretmemizdir, yoksa din iman gibi sözlerle bizleri yavaş yavaş yer bitirir bu asalaklar…
Midem bulanıyor…
Bir kaç gün önce  bu Lağım farelerinin veya sayın kişilerin babalarından  biri başkaları ile konuşur oda Atatürk’ü  ağzına alıp emiyordu, emerken yağ veya sabun istedi, bakın daha sonra neler oldu,  beynini yıkanmışlardan bazıları buna polemik haline getirdiler daha rahat emsin diye yağ ve sabun verdiler, midem bulanıyor…
İşte çocuk kafaları ile bunu da yaptılar ve yine benim midem bulandı…
Daha önceleri sabun ve yağ  bulamayınca kuru kuru emerlerdi ama dudakları yara oludu sonra estik olanları da gördüm, gömlek değiştirdiler uğurlar olsun dediler, ben yine kaşı çıktım, dostlarım  sizinde mideniz bulanmıyor mu?..
Bir başkası bu devletin imkanları ile sözde avukat olmuş biri var ya, o devamlı işine gelince Atatürk’ü sanki hıyar alır gibi ağzına alıyor şimdi yalakalık yaparak hükümet sözcüsü olmuş biri var ya, yasaları bilmez sanatı konuşur ya, biride yine geçmişte yalakalık ile bir şehri yönetimi altına aldı ya, şehri yedi bitirdi ya ve bu yalaka sanatın içine tükürürüm dedi ya…
Midem bulanıyor…
İşte farelerde üfleyerek ve salya çıkararak insanı uyurken yer, uyanınca insan gözlerine inanamaz çünkü en çok burnu ve kulaları yenmiştir daha sonra ağzını ve dudaklarını yer eyer ki insan uyanmazda gözlerini bile yer…
Midem bulanıyor…
Bu Lağım fareleri veya asalaklar  sonrada tükürükle bazı yerleri emer buda günümüzde yalakanın dik alâsıdır, devam edecek olursak bu Lağım fareleri bazıları … , işte öyle bir şey…
Uzatmaya bile değmeyen bir sayın topluluğu aynı lağım faresi gibi asalaklar bizi yönetiyor, kafamızı bunlara takmak bile dün bir yazımda yazdığım gibi, onlar pirim vermektir, ben bunu bile bu Lağım farelerine  uygun bulmuyorum, fakat susmayı da bazıları gibi düşünmüyorum...
Bakın habere, Cumhuriyet gazetesi bu haberi verdi…

 Laikliği kutladılar


Laiklik ilkesinin Anayasa'ya girmesinin 75. yıl dönümünde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Meclis Başkanı Cemil Çiçek birer mesaj yayımlayarak laikliği kutladı.

Ankara- Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Gül, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na girişinin 75. yıl dönümü dolayısıyla bir mesaj yayımladı.

Mesajda, ''Laiklik ilkesinin Anayasa'ya girmesinin 75. yıl dönümünde milletimiz, Cumhuriyetimizin diğer niteliklerinin yanında bu ilke üzerinde de güçlü bir anlayış birliği içindedir'' ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Gül, esasen devletin örgütlenme tarzıyla ve meşruluk temeliyle ilgili olan laiklik ilkesinin 1982 Anayasası'nda da ayrıntılı olarak düzenlendiğini ifade etti.

Anayasa'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin ''demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti'' olduğu hükme bağlanırken, bu maddenin gerekçesinde laikliğin ''her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dini inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi kılınmaması'' anlamına geldiğinin belirtildiğini ifade eden Gül, şunları kaydetti:

''Anayasa'nın 24. maddesinde herkesin vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahip olduğu ve ibadet, dini ayin ve törenlerin serbest olduğu belirtilerek inanç ve ibadet hürriyeti düzenlenmektedir. Ayrıca kimsenin ibadet, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamayacağı ve suçlanamayacağı öngörülmektedir. Anayasa din hürriyetinin inanç ve ibadet hürriyeti olmak üzere iki boyutunu düzenlerken, 15. maddesinde de savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde bile kimsenin din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağını ve bunlardan dolayı suçlanamayacağını belirterek inanç hürriyetini özel olarak teminat altına almaktadır. Dini inancı olmayanlar için de durum aynıdır.

Laikliğin ikinci yönünü din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması oluşturmaktadır. Anayasa'nın 24. maddesinde, kimsenin, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini din kurallarına dayandırma amacıyla, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemeyeceği ve kötüye kullanamayacağı belirtilmektedir.
Laiklik ilkesi gereğince devletin bütün dinler karşısında tarafsız olması, bütün din mensuplarına ve dini inancı olmayanlara eşit davranması zorunludur. Bu zorunluluk Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen herkesin din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu hükme bağlayan eşitlik ilkesinin de gereğidir. Kanun önünde eşitlik, bireyin bütün değerlerinin ve her türlü kimlik tercihinin de saygı görmesi ve korunması demektir.


Aslolan, herkesin ve toplumun her kesiminin haklarını korumak olduğundan, laiklik toplumsal barış açısından önemli bir işlev görmekte ve herkesin eşit bireyler olarak toplumsal hayata katılmalarına imkan sağlamaktadır. Bu sebeple, laiklik bir özgürlük ilkesi olduğu gibi toplumsal uzlaşma ve barış ilkesi olarak da görülmelidir. Laiklik ilkesinin kabul edilmesinin 75. yıl dönümünde, Cumhuriyetimizin niteliklerinin milletimizin birlikte yaşama iradesini güçlendirmeye devam ettiğinden hiç kimsenin şüphesi bulunmamaktadır.''

Çicek'in mesajı

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, laiklik ilkesinin, inanç ve kültür farkı gözetmeksizin temel insan haklarını güvence altına alan vazgeçilmez bir Anayasa hükmü olduğunu bildirdi.

Çiçek, laiklik ilkesinin Anayasa'ya girişinin 75. yılı dolayısıyla yayımladığı mesajda, Anayasa'da Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerinin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak belirtildiğini kaydetti.

Cumhuriyetin kuruluşundan 14 yıl sonra Anayasa'da yer alan laiklik ilkesinin millet tarafından büyük bir içtenlikle benimsendiğini ve toplumsal yaşam biçiminin bir parçası haline geldiğini belirten Çiçek, şöyle devam etti:

''Ülkemiz, zengin medeniyeti ve yüzyıllara uzanan tarihinden gelen kültürel birikimiyle farklılıklarını barış içinde bir arada yaşatmayı başarmıştır. Yüzyıllara uzanan devlet ve millet tecrübemizin bir sonucu olarak Anayasamıza giren laiklik ilkesi de inanç ve kültür farkı gözetmeksizin temel insan haklarını güvence altına alan vazgeçilmez bir Anayasa hükmüdür.

Bu hüküm aynı zamanda toplumsal barışımızın sigortası olarak birlikte yaşama kültürümüzü güçlendiren bir unsurdur. Bu yönüyle ayrıştırıcı olmaktan çok birleştirici bir hüviyete sahiptir. Bu düşüncelerle laikliğin Anayasamıza girişinin 75. yılını kutluyorum.''

Midem bulanıyor…

NELER OLDUĞUNUN FAKINDAMISINI?
Saygılar…
Cessur D. Gürsu

Hiç yorum yok: