Pazartesi, Ağustos 06, 2012

H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A. (Kimse Onları Umursamaz)

H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A.

Birinci Bölüm, ikinci Kısım, Beşinci Anlatım, Sözcük Sayısı 1415

Halk Olma Olgusu Ve İsyan Kokusu

(Kimse Onları Umursamaz)

Saygın okuyucularım,

Ben ve mantıklı düşünenler önceki yazılarımda belirttiğim düşünce tarzında yani düşüne hayvan tabir ettiğim biz az sayıda kalan insanlar, hayvanlara bezer biçimde içgüdüsel olarak bölgemizi, devletimizin her karışını diğer fikir ve bu fikir ile düşmanlık, hainlik yapan ve yurdumuzu satan ve böyle görünmeden asıl yüzlerin gördüğümüz düşünen hayvanlardan koruyoruz…

Bu ölçülerde bazen sert, bazen dostça, bazen sinirlenerek,  bazen yazılarım kısa ve öz oluyor,  bazen de yazılarım sıkıcı uzun oluyor, bazen ben yazılarımı tekrar tekrar okuyorum, bazen de yazılarımı hiç okumadan yayınlıyorum, bazen kendime kızıyorum, bazen kendimi eleştiriyorum, bazen cümleler cümleleri kovalıyor, bazen cümleler düşüyor, bazen cümleler kalkıyor…

Yukarıdaki belirttiğim olgular dâhilinde ben yazıyorum ve ömrüm yettiğince yazacağım, benim yazdıklarım gördüklerim ve bildiklerim dâhilinde yalnız analizdir…

Pekiyi siz saygın okurlarım,

Sosyal medyada veya konuşma sitelerinde yazdıklarınız ne?

Bu ülke için bu kadar düşünen hayvan tabir ettiğim insan ne yazıyor veya ne yazmıyor, ne okuyor veya ne okumuyor?

Bizler düşünen hayvanlar okuduklarımıza karşı tepkimiz ne oluyor?

Önce bu soruların cevaplarını düşünün daha sonra bu sorulara yanıt bulursanız yazdığım yazıyı okumaya devam edin…

Bakın, benim yaptığım analizleri bozan veya yalanlayanlara da, benim gibi düşünmeyenlere de kapım her zaman açıktır, ben kaçmıyorum ülkemdeyim ve halkımla burada öleceğim, fikir ve düşünce bazında herkesle her ortamda savaşmaya hazırım…

Ülkemiz ve içinde bulunduğum coğrafi oluşum bana miras bırakıldığına göre ve de yaşayan halkım silahlı ve düşünce bazında kuşatılmış iken ben doğal olarak susamam ve bildiklerimi yazarım… 

Geçtiğimiz haftada ve daha öncede artık alıştığımız veya bize alıştırdıkları biçimde hepinizin bildiğiniz gibi birkaç terör eylemi yurdumuzda oldu…


Bu terör eylemleri için yapılan açıklamalar bana şunu gösterdi; bazı anadan doğma değil sonradan olma sayın denilen ve TBMM’de bulunan ve de kendilerinin çıkarları için bu memleketin halkını birbirine düşüren bazı sözde siyasetçileri gördüm. Hükümet tarafında bilgi düzeyleri ve verdikleri bilgiler yeterli olmasa da bu terör eylemleri güvenlik güçlerimizce yine bu hükümet olduğu halde bir nebzede olsun etkisiz hale getirdiler…


Hukukta hırsız bir çivide çalsa hısız, bir arabada çalsa hırsızdır, buna göre terörün büyüğü, küçüğü, yeri, zamanı olmaz terör terördür, bu olgu yakalandığı yerde yok edilmelidir. Aynı olguda fikir ve düşünce teröre de vardır. Bu terör biçimi silahlı terör odaklarını besler ve büyümesin sağlar bu terörün bulunduğu ada nasıl silahla saldırana karşı silahla cevap veriliyorsa ve onları yok ediliyorsa bu terörün sonunu getirmek için fikir ve düşünce ile yok edilmelidir.


Bu düşünce ve fikir terörü ancak belirttiğim gibi fikir ve düşüce bazında yok edilmelidir yok edilmediği takdirde bu terör yayılır ve önüne geçilemez…


Yine söylemekte fayda görüyorum; bence TBMM’de bu milletin aleyhinde çalışan herkes dış güçlerin yasal veya kullandığı ajanlardır, bu tezimi çürütecek bir insanoğlu çıkarsa ben bu işimi bırakacağım…


Bu nedenle bu hükümet olgusu içinde bile bürokrasiyi silahlı savaş anında bir kenara bırakıp işlerini en iği biçimde yapan güvenlik güçlerimize teşekkür ederim ve de bu ve buna benzer terör eylemlerini etkisiz hale getirmenin sonucu olarak birçok dış güçlerin elemanları çıkarak veya çıkartılarak teres veya düz provokasyon yapacaklardır veya yaptırılacaklardır bu olguya da dikkat çekmek isterim…


Bu ters ve düz, provokasyon sayesinde yine bu milletin canı yanacaktır, kısaca TBMM’deki hükümet veya muhalefet partisinde çalışan ajanları provokasyona başlayarak halkımızı galeyana getirmeye medya yolu ile çalışma yaptıklarında bilelim…


Bunlara medya ve kurumları bilinçli veya bilinçsiz yönden teres veya düz provokasyon olgusu içinde destek verdiklerini de görüyoruz…    


Hükümet aciz halk suskun…


Halk olma olgusunu hatırlamayan halkı susturmak ve de bilinç düzeyleri istediğiniz gibi kontrol etmek kolaydır dostlar…


İşte benim istediğim ve de düşünce terörünü yaratanların istemediği olgu bu…


Halk olmanın olgusunu hatırlamamız, bilincimizden silinen veya silinmeye çalıştırılan, unuttuğumuz kurtuluş savaşında yaptığımız olguyu hatırlamamız, bilhassa güvenlik güçlerimiz hatırlasınlar; Sakarya’da, Dumlupınar’da olan olguyu hatırlayalım dostlar…


Bir yandan benim korktuğum İsyan olayları da ufak ufak başladı, Alevi suni çatışmalarının kıvılcımı atılıyor, bu kıvılcımlar ateş alırsa işte o zaman sözün bittiği yere varırız. Son derece dikkatli olmamız gereken bir zaman diliminde yaşıyoruz dostlarım…      


Evet,

Ülkemizde birkaç cephede ve buna bağlı olgularda silahlı ve düşünce, fikir savaşı veriyor…

Bu cepheler eskisi gibi asker’i cephe olmamaktadır…

Hain pusular kurularak yapılan silahlı savaş ve düşüme ve buna bağlı olarak fikir savaşından bahsediyorum, bu silahlı ve düşünce ve fikir savaşlar birbirine bağlı olarak şimdiki zaman diliminde oluyordur…

Silahlı savaşı yöneten yine akıl ve düşünce, fikir savaş stratejisidir… 

Narko-Terör, buna bağlı insan kaçakçılığı ve beyaz kadın ticareti, silah kaçakçılığı bunların başlarında geliyor ve de bunların sayesinde PKK ve dini terör örgütleri para ve güç kazanıyor. PKK ve Din kökenli örgüt ve kuruluşların beraber çalışmalarının nedeni ise kendilerinin fark ettiği veya fark etmediği dış güçler tarafından istihbarat boşluğunu doldurmak amacı ile içlerine rahat rahat giren ajanlardır. Bu ajanlar en yüksek mertebede olmayıp yüksek mertebedeki kişilere danışmanlık eden kişilerden oluşur, bunlar sırası gelince bir üst mertebeye geçirilir…

İşte hükümet elemanları daha dorusu bizim güvenlik istihbarat elemanlarımız son ondört yılda çok yıpratıldığından yukarıda belirttiğim olgularda aciz kalıyorlar veya kalmaların patronları istiyor.

Yine siyaset ve istihbarat olgusu son ondört yılda çok yıpratıldığından dış güçler sayesinde bir çok siyaset yapan kişi ve danışmanları TBMM’ne girdiler, bazıları siyasette en üst mertebeye kadar bile yükseldi, bunu sağlayan güç onları oraya getiren halk olarak görünse de o patronların sayesinde gediklerini hiç unutmuyorlar unutanlara bu her fırsatta hatırlatılıyor, yine o patronların sözlerinden dışarı çıkamadıkları biliniyor ama kimse bunları söyleyemiyor çünkü ispat edecek kanıtlar son derece iyi saklanıyor. Zamanı gelince o kanıtlar o kişilere tehdit olarak karanlık kapılar ardında hemen susturuluyor…

Bunları söyleyen kişiler anında susturuluyor, duymak ve görmekten korkanlar tarafından bu millet yönetiliyor…

Şimdiki zamanda bürokrasiyi bir kenara atıp ülkesini düşünerek bu silahlı savaşı az sayıda önlenebilecek silahlı çatışma olsa da birçok pusu ve şehit haberleri çeşitli ortamlarda geliyor…

Şehit ve pusu ve de buna benzer haberleri çeşitli biçimde yorum yaparak, hatta hukuku ve bürokrasiyi kullanarak yapılacak veya yapılan asker’i operasyonlara engeller getirildiğini biliyoruz…

Yukarıda değindiğim oluşumlar dâhilinde düşünce ve oluşuma karşı fikirlere sahip olan kişi ve kurumlar pasivize etmek için psikolojik ve asimetrik bir savaşta güvenlik güçlerimiz üzerinden sürdürülüyor. Bu savaşı organize eden üzülerek söylüyorum ki şimdiki sözde halkın seçtiği hükümet ve yandaşları bu oluşumu çeşitli biçimlerde çeşitli kesimlerin bata medya yardımı ile oluşumun devamına çalışıyorlar…

Bu psikolojik savaşın sonucunda top yekûn iç ve dış bir silahlı savaşa gireceğimizden korkuyorum…

Korkumun bir tarafı da şunu söylüyor dış güçlerin zoru ile güneyimizde hiç istemediğimiz ve de zorla sokulacağımız bugün yarın gerçek iken, benim yılar önce söylediğim Ptro-Savaş ve Su savaşları dediğim bir savaşta, bu psikoloji ile silahlı savaşa giren bir ordunun hangi şartlarda olursa olsun cephede fazla başarılı olmayacağını da söyleyebilirim…

Zaten yukarıdaki ve zaman içinde anlattığım olguyu hazırlamak için son ondört senede bu hükümetin kurulması ve ordumuzun böyle yıpratılması planlanmıştı. Bu plan doğrultusunda kurulan siyasi ortam son derece uygun ortamlar sağlanarak şimdiki Türkiye olgusu meydana çıkarılmıştır. Ortadoğu en kuvveti ve en başarılı ordusu bu hale getirilmesinin yegâne suçlusu yine oluşumda rolü olan bu Hükümet olgusu olmuştur…  

Sahada gördüklerim ve göreceklerim bana buları yazdırıyor, kimse kusuruma bakmamasın ben gördüklerimi ve göreceklerimi yazarım, bunun yanında dilerim ordumuz ve diğer güvenlik güçlerimiz biran önce önlemlerini alırlarda geç kalamadan gelecek felaketlerin önüne geçebilirler…

Beni felaket tellalı olarak görebilirsiniz, ben kimsenin görme açılarını ben tayin edemem, yalnız benim gördüğüm açı geniş açı onu belirtebilirim, at gözlüğü takamazsanız benim gördüğüm açıyı sizde görebilirsiniz…

Fakat benim gibi analiz yapan ülkesini ulusunu düşünen kişiler benim gibi korkmaktadır, bunu yanında şunu da bilmeliğiz; sizlerde benim gibi korkuyorsanız şunu söyleyeyim ecelin korkuya faydası yok dostlarım…

Halk olma olgusunu unuttuğumuz sürece ve isyan kokusunu duyup umursamadığımız sürece korkarız çünkü bir şey yapmaktan, bir şey söylemekten ve yazmaktan korkarız.

Bu korkuları düşünmediğimiz ve fikir yürütmediğimiz zaman o zaman daha korkunç olan korkulacak bir şey vardır demektir…

Öncelikle bu korkumuzu yenmemiz gerekir. Bu korku olgusunda büyük bir batağın içine ülkemiz gitmekte olacaktır, korktuğunuz sürece bataklık bizi içine çeker ve de bu korku olgusuna da sahip olup ona engel olmazsınız…      

Bunu anlatmaya çalıştıkça bizleri, sizleri, onları eleştiriyorlar, bunu da biliniz…

Eleştirilmekten korkmayın eleştirilmez iseniz korkun, ya sizi eleştirecek gücü toplamaya uğraşıyorlar ya da sizi kale bile almıyorlar demektir, bu iki olguda tehlikenin başlangıcıdır asıl bu iki olgudan korkmanız gerekir…

Zaten eleştirilmesek veya hakkımızda yorum yapılmasa o zaman her şeyin bittiğini ve sonumuzun geldiğini anlardık…

Bizlerden, sizlerden, onlardan hala koruyorlar buna emin olun…

Söyleyecek düşünceleri olmadığından haklı veya haksız yorum bile yazmıyorlar, bu ters ve düz psikolojik baskıdır, bu psikolojik baskıya dayanabilecek kişi ve kurumlar azdır, dayanamayanlar yurt dışına kaçıyorlar.

Kaçmak çözüm olsa bende kaçardım dostlarım, ama kaçmak çözüm değil pes etmek demektir, kaçamak onların ekmeğine yağ sürmektir, kaçmak onursuz bir yaşamı seçmektir…

Siyasetçilerimiz yani yularlı sözde seçilmiş düşünen hayvanlarımız yalnız boş boş konuşuyorlar, bunu biliyor musunuz?

Boş atıp dolu tutmaya çalışıyorlar, sözde ifade özgürlüğünden bahsedip din olgusunu kullanıyorlar, örneğin iftar yemeği verip boy gösteriyorlar alkışlayıcıları yani şakşakçıları olmasa kimse onları umursamaz…

Saygılar…

Cessur Demirali Gürsu

06.08.2012

Beşinci Anlatım sonu

İkinci Kısım devam edecektir

Birinci Bölüm Devam Edecektir

Hiç yorum yok: