Pazartesi, Ağustos 13, 2012

H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A. (Yazı Kalır)

H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A.

Birinci Bölüm, ikinci Kısım, Altıncı Anlatım, Sözcük Sayısı 2931

Halk Olma Olgusu Ve İsyan Kokusu

(Yazı Kalır)

Saygın okurlarım,

9 Ağustos 2012 Perşembe günü saat 8 sıralarında İzmir Foça’da bir askeri araca saldırı yapıldı, geçen haftaki yazımda işte benim demek istediğim olgu bu idi,  buna ters ve düz, provokasyon sonucu olan olgu denir içeriğini anlamak zor ama imkansız değildir…

Ben devlet değilim ama çok güzel her konuda araştırma yaptığıma inanıyorum…

Aslında bu kendini beğenmiş tavırları ben hiç sevmem ama yazdım ve silmedim…

Evet,

Yanlış bir cümle oldu, hepimiz bu ulusta yasıyorsak halk olma olgusuna sahipsek devletiz dostlarım…

Bu devlet oluşumunda hepimizin az çok iyi ve kötü yönde payı vardır, bu paylar kendi aralarında bile ayrılırken ben size ön görü olarak bazı şeyleri yazıyorum, yanlış veya doğru o siz saygın okuyucularımın takdirine bırakıyorum…

Önce düşünce ve fikir kirliliği başladı, sonra Fikir terörü başladı, bu fikir terörü silahlı terörü ateşledi, şimdi herkes sesli veya sesiz olarak her zamanki terör olaylarında olduğu gibi birbirine soruyor “bu İzmir’deki terör eylemi nasıl oldu?”…

Soralım baklalım, hatta sormayalım düşünelim olan olayları ve olacak olaylar hakkında korkmadan fikir üretelim..

Bu terör eylemi nasıl oldu biliyor musunuz?…

Cevabı olayların içinde, olayları takip eden kişiler bunun cevabını bulur…

Resim’e baktığımızda veya resim’e nasıl baktığımızda, bakış açımızdan cevapları bulabiliriz herkes kendi cevabını bulabilir. Maksat o cevapların belli bir ölçüde mantıklı ve olumlu olarak yansıtılmasıdır. Bu yansıma daha sonra bu cevapları bulanlara doğru yansıyacağını unutmamak gerekir...

Resim’e geniş açıdan bakarsak 23 Temmuz 20012 yani İzmir’de yapılan terörden 17 gün önceki olan olguyu düşünün…

Bu olguyu düşündükten sonra birde yorumların yoğun olduğu geçen haftadakive iki hafta önceki Hakkâri Şemdilli’de olan operasyon sonucunu ve nasıl kimler tarafından yorumlandığını düşünün..

İzmir gibi diğer il ve kasabalarda bu tür bir terör eylemi olacağı bilinmek olunup, bunu bilmemize rağmen, niye engel olunamadı? Birde bunu düşünün…

Düşündüğünüzden eminim…

Şimdi bu düşünceleri bir kenara koyun çünkü bu sizin düşünceniz olarak size ait olmaktadır ama benim düşüncelerim sizlere aittir, bu düşüncelerden bilinçli bir fikir üretmek hepimize aittir…

Evet, Saygın okurlarım,

6 Ağustos 2012 tarihinde önceki yazımda ön görü olarak olacakları yani günümüzü, o şerefsizlerin şeref uruna yaptığı terör olayının gelişini ve geleceği kısaca bunları bildirdim…

Bunları sizlere bir kere daha ufak başlıklar halinde yazmayı düşünmeniz için uygun görüyorum…

Saygın okurlarım,

İzmir’deki sonuca bu teknoloji çağında bir haftadan az bir sürede yapılan yorumlar istihbarat olgusundan kaçarak nasıl şimdiki zamana ulaştı ve bizleri daha neler bekliyor…

Bakınız;

a.        Ters ve düz olarak psikolojik ve asimetrik baskı sayesinde bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım…

b.       Fikir ve düşünce terörünü engellemememiz sayesinde ve de bu fikir ve düşünce terörü silahlı eylemlere yol göstermesini engellemememiz sayesinde bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım… 

c.        Halkımız üzerinde uygulanan medya ve kumları tarafından yapılan ters ve düz psikolojik baskı sayesinde bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım…

d.       Kurumlar pasivize etmek için psikolojik ve asimetrik bir savaşta başarılı olamadığımızdan, bu psikolojik ve asimetrik savaş güvenlik güçlerimiz üzerinden sürdürülmeleri sayesinde bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım…

e.       (d) şıkında belirttiğim olgu yüzünden askeri ve sivil istihbarat kurumlarımız rahat çalışamamamdır, bu nedenle alınan haberler ve istihbarat bilgileri, bu psikolojik ve asimetrik baskı altında olan komutanlar ve amirler tarafından tam manasıyla değerlendirilmediği sayesinde bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım…

Sonuç (a) (b) (c) (d) (e) şıkları ve 9 Ağustos 2012 Perşembe günü olan şerefsizlerin şerefi olan Terör eylemi…

Daha günler şimdiki zaman diliminde neye gebe bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım…

Bunları da düşünmek evet, doğru, tarafsız fikirler üretmek gerek fakat bunu ne zaman yapmak gerek fikir ve düşünce üretmez duraklarsak, bu zaman diliminde bizleri daha neler beklediğinin fakında olalım demek kâr mı zarar mı getirir bunu iyi analiz yapmamız gerekir…

Saygın okurlarım,

Bu yazdığım yazıları internette okuyanlar…

Telefonundan facebook ve Twiter’den arkadaş bulanlar, sonra yorumlara yorum yapanlar…

Diskoteğe gidip eğlenen ve uyuşturucu kullanmak için para saçan gençler ve genç yaşta uyuşturucunu kucağına düşüp ölümü bekleyen genç arkadaşlar…

Çocuklarını dinlemeyip fikirlerini ve düşüncelerini onlara empoze ededen veliler ve öğretmenler…

Rahat yataklarına yatmadan viskilerini yudumlayan iş adamlarımız ve kadınlarımız…

Din sömürüsü içinde bulunan siyaset olgusun ile siyaseti götüren ve bundan rant elde eden kişiler…

Laik Türk Cumhuriyetini sözde koruyalım diye aydınlarımız ve yazılarını büyük bir özenle yayın yapan medya ve kurumları sayesinde konuşanlar…

Atatürk’ü tanımayan sonra onunu fikir ve düşüncesini korumaya kalkan olaylar olurken yaz tatili yapan veya üniversitede hava atarak konuşan dışarıda susan gençlerimiz…

Uzun yazının kısası, hepimiz şunu bilelim bu ülke hepimizin, yanarsak hepimiz yanarız bu yangından kurtuluş yok…

Yanılgı ve iş bilmez, dışa bağımlı tüm hükümetler en sonunda istihbarat örgütlerinin kontrolü altında T.B.M.M. sayesinde Türkiye’mizin Doğu bölgemizde yılardır bir iç savaş çıkarıldı ve onu bizler mecburen istesek de istemesek de şehit vererek bu olguları izliyoruz, ulusumuzun tüm topraklarında korku ile yaşıyoruz…

Fakat korkumuz ölmek veya şehit vermek değil ilerde Türk ulusu olarak bir yerimizin kalıp kalmayacağı ve kimlerin uşağı olacağımızın korkusu, en büyük korkumuz bizler, sizler, onlar bu hataya nasıl düştük sonra çocuklarımıza bunun cevabını nasıl vereceğimizin korkusu…

Yazı aramızda, bu arada yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar…

Doğuda Bu bölgede çalışan güvenlik görevlileri şunu bilir bu terör örgütleri yedi başlı yılana benzer derler…

Bu yedi başlı yılan daha çok Narko-Terör olaylarında ve büyük operasyon sonrasında ortaya çıkar.

Bu yedi başlı yılan olgusu yıllardır böyle bilinir, dikkat edilmez ise gelecek yıllarda da bu yılan önümüze çıkacaktır…

Doğuda yılanın kuyruğuna çok basılır ama kafası asla ezilip koparılamaz,  bu yedi başlı yılanın kuyruğuna basıldığı zaman kısaca şunlar olur:

Batıda ve güneyde ve Başkentte başları faaliyete geçer, hukuku ve T.B.M.M. kullanarak görev yapanlar üzerinde maddi manevi Psikolojik baskı başlatırlar…

Bu yılanın öç alma olgusu psikolojik baskıdan daha fazla ağılık tutar ve pusu kurmak ve masum insanları öldürmek bu yılanın ana öç planıdır böylelikle ben varım demek ister…


Bu öç alma ve pusu kurma olgusunu yıllardır dış istihbaratlardan yadım alarak  bu yedi başlı yılan plan ve programını şöyle yapar:

Olayda veya olaylarda görev alacak Teröristler belli bir bölgeye daha önceden konuşlandırılır…

Bunlara hüre topluluğu denir bu hücreler sayesinde birçok eylem önceden olasılık olarak hesaplanır.

Bu hesaplar hücrelere daha önceden verilir. Doğuda veya iç bölgelerde güvenlik güçleri bunu yaparsa şu eylem yapılacak biçiminde daha önceden eylem planlanır..

Hücre veya hücreler bu plana göre çalışma yapmaları istenir, bu planlar yardım alınmadan yapılamaz, bu yardımı hücre veya hücrelere dış istihbarat veya içerde çalışan kadrolu istihbarat örgütleri sağlar…

Bu istihbarat örgütlerinin çalışma sistemleri ise şöyledir; istihbaratta uzun vadeli ve kısa vadeli planlar yapılır. Bu planlar dâhilinde haftalık veya istihbarat boşlukları göz önünde bulundurularak günlük olarak planlar güncellenir ve yürürlüğe konur…

Yazın ve kışın bu hücrelerinden emir yolu ile hücre elemanları çıkarılır bazen rotasyon için diğer bölgelere çok zamanlı gizli olarak aktarılır…

Her hücre bölgesinde bağısız faka dış merkeze bağlı olarak çalışır…

Hücre veya hücrelerde bir kişi vardır ki bu kişi çok önemlidir organizasyonu bu kişi yapar aldığı haber ve istihbaratları merkeze anında bildirmekle yükümlü olan o kişidir, o kişi her türlü Telekomikasyon dalında çok iyi ve şifreleme uzmanıdır fazla ortada görünmez ama lider odur. Hücrede olan herkes o kişiye bağlı olarak çalışır, bulunan tüm hücredeki elemanların hepsi olan operasyon içinde ve sonrasında bu kişiyi korumakla yükümlüdür aksi halde o kişinin de bilmediği bir hücre elemanı o hücre elemanını öldürür ve böylelikle bilgiler güvenlik güçlerinin eline geçmemiş olur…

Her hücrenin belli bir görevi vardır, buların başlıca örnekleri bulduğu bölgede provokasyon elemleri yapmak ve örgüte para kazandırmaktır, ikinci örnek ise silahlı terör provokasyonu yapmaktır…

Her hücrenin barıma ve ihtiyaçlarını son derece gizlilik içinde dış ve iç istihbarat elemanlarınca hücre evleri tahsisi edilir…

Böylelikle hem hücre elemanları rahat rahat çalışabilirler hem de onları maşa olarak kullanan dış istihbarat mensupları hücre elemanlarını yaptıklarını takip edede bilirler…

Olumsuz bir olguda hemen o hücre evleri içinde bulunan elemanlarla yasal çalışan dış ve içerideki dış istihbaratta bağlı olan istihbarat elemanları tarafından imha edilir.

Bu imha olgusu da halka yangın ve patlama oldu diye çoğu zaman yansıtılır, olguların yansıtılmayanları da çok sayıdadır çünkü bunlar son derece gizli yapılması gerek iç operasyonlardır fark edilmemesi için son derece özen gösterilir,  bular olgu bitikten sonra çoğu zaman yer değiştirilerek olay kapatılır.

Olay yakın veya uzak zamanda ortaya çıkarsa veya özellikle çıkarılırsa sonradan gerektiği anda önlem alınır ve lehlerine olarak yine medya yolu ile bu olgu başka türde gösterilerek halk aldatılır...

Türkiye’de bu ve buna benzer sayısız hücre mevcuttur. Zaten soğuk savaştan sonra Türkiye bir istihbarat cenneti olmuştur ve her türlü olgu önce Türkiye’de denemiş sonra başka memleketlerde asıl operasyonlar değişik biçimde yapılmıştır…

Kısaca aciz olan şimdiki zamandaki hükümetler gibi yönetilen Türkiye deneme tahtası olarak da kullanılmıştır…

Hücrelerin alt yapısı çok mühim tutulur bu olguda hücrelerin artıp azalması o zamanki yönetimde bulunan hükümetin iş bilir veya iş bilmez olmasına bağlıdır…

Son 25 yılda dış istihbarat örgütleri son derece iyi çalışarak bu hücre evlerinin sayısı artmıştır, din, fraksiyon,  Pkk hücre evleri gibi oluşumlar ülkede artık gün geçmiyor ki her sokakta oluşum göstermeye başlamışlardır, açılım ve kapanım politikaları sayesinde oluşan bu oluşum artık rant getirmeğe başlamış ve kimse umursamaz olmuştur.

İşte dış istihbarat olgusunun istediği olgu yavaş yavaş ama temkinli bir vaziyette olmuştur…

Güvenlik güçlerimiz içe bağlı olan hücreleri çökertmeyi geçmiş hükümetler zamanında bir nebze başarıyorlardı, ama şimdiki hükümet sayesinde tüm hücreler dış istihbaratların eline geçmiş bulunuyor…

Hücrelerin sayısı arttıkça faal veya yeraltına çekilmiş hücreleri ayırmak zor oluyor…

Bu hücreleri çökertmek için yeterli sayıda eleman olsa bile bu elemanların psikolojik bakımdan iyi ve yeterli olmaları gerekirken şimdiki hükümetin yaptığı politikalar sayesinde psikolojik ve asimetrik baskı yüzünden yeterli sonuç elde edilemiyor ve de aşağı yukarı her gün bir şehit veriliyor...

 İzmir olgusu da batıda ve güneyde az veya çok daha önceden dış istihbaratların yardımı ile eylem planları sonucu olan bir terör eylemi olarak görünüyor…

İzmir oğlusun da olduğu gibi bu tür terör eylemleri oluşumdan daha önce güvenlik güçlerimiz operasyonları ya bilinmekte yada olası yapacak operasyonlara karşı yapılmış planlar doğrultusunda yapılmıştır…

Amacı ise, biz halâ bu ülkede varız biçiminde planlar ve senaryo yapılmış ve planlanarak beklemeye alınan kişiler veya kişi tararından yapılmış gibide fotoğrafa bakınca bakış açısına göre görmek mümkündür…

Daha önceden planlanmış ve beklemekte olan terör hücrelere beli bir talimat verildiğini göz önünde bulundurmalıyız, kimin ne zaman verdiğini çözmememiz açısından sonuç almak için yarlı bir olgu olacaktır…

Benim ön görüm ve tahmin ettiğim gibi ise bu işin içinde medya kurumları da var aracı veya direk olarak yardım etmiş olabilirler.

Olayın oluşumuna biraz daha yakından bakalım…

Zamanı gelince bölgedeki hücre sayısı göz önde bulundurularak terörist seçimi yapılmıştır…

Olayın oluşumunda seçilen teröristlerin gücü daha önceden planlanmıştır…

Bölgedeki gizleme durumuna bağlı olarak ve terör örgüt veya yanında kullandığı yasadışı diğer örgüt bağlantılı bulunan hücrelerin aldıkları mühimmatı kullanan teröristlere bağlı planlar gizlilik halinde yapılmıştır…

Sıra tek bir hücre elemanlarının bildiği bu mühimmatları getirilip saklanacağı depoladıkları merkezlerin miktarına göre terör eylemini organize etmek ve gizlilik içinde bu organizasyonu ne pahasına olursa olsun yapmaktır…

Güneyde ve güneybatı sahillerimizde, batı ve kuzey batıda bulunan ilerimizde, en  önemlisi güneyimizde turistlik kentlerimizde yedi bölgede ses getirici terör eylemine iki hafta önce yeşil ışık yakıldı…

Yine benim ön görüm doğrultusunda yazmakta fayda görüyorum, tahminimce bu bahsi geçen yeşil ışıklarda daha çok Tv ve haber kanallarında direkt veya endirekt olarak terör eylemi yapacak hücre elemanlarına veya kurumsal hücre bazında da faaliyete geçmesi için mesaj ve talimatlar verildi.

Bu mesaj ve talimatları alan hücresel terörist veya teröristler önceden planlandığı gibi hareket ederek bireysel veya grup halinde terörist eylemlerine hazırlanmışlardır tek bir talimat beklediklerini zannediyorum, umarım bu ön görüm geçen haftaki yazımda olduğu gibi doğru çıkmaz…

İşte sayın dediğimiz “yularlı” kravatlı siyaset anlamında sözde çalıştıklarını iddia eden ve de sözde kalan seçilmiş düşünmeyen ama yine sözde düşünen hayvanlar, İnsan tabir ettiğimiz siyasi kişiler bu yukarıda belirttiğim olayları ne kadar takip ettiler bunu ne kadarını biliyorlar? İşte bu soruyu da bir muamma olarak düşünün… 

İşte İzmir ve varan bir…

Ön görü olarak 3 veya 7 gün zarfında yedi başlı yılanın bir başka başı bir yerde yine yukarda belirttiğim hücrelere bağlı terör eylem veya terörist eylemlerde daha süreli olabileceğinden şüphe duyuyorum…

Yine bir başka ön gör de bu eylemler dış istihbaratların kurmaca halkımızı korkuya düşürmek için organize olarak olgusu olmasına rağmen yurdumuzda da bu terör eylemlerini organize eden üst düzeyde çalışanlar olduğunu bilerek halk olgusu içinde davranmamız gerekir kanaatindeyim…

Bu ön görümü desteleyecek tüm halkımdan ricam şu olacaktır:

Kimse kimseye benzemez, benzeme istese de ayrı karakter yapısı vardır, bu güvenlik güçlerimiz içinde böyledir. Beş parmağı beşi de birbirine benzemez fakat bir parmağın yokluğu öbür parmakları da zora sokar, güvenlik güçlerimizi böyle görmenizi isterim.

Daha sonra herkesin önce kendine güvenmesi daha sonrada güvenlik güçlerimize yardımcı olması istiyorum.

Bu yardım kolay olmasına rağmen risk ve tehlikeli bir halk görevidir; sizlerin yapacağı şey belki yüzlerce kişiyi kurtarabilir, bu olguyu böyle düşünün lütfen…

Sizler, tanımadığınız veya tanıdığınız ama fotoğrafa baktığınız açıdan şüphe duyduğu herkesi potansiyel bir terörist olarak görün sonra bir müddet göz ile takip edin, hakkında bilgi sahibi olduktan sora yine şüpheleniyorsanız emniyet güçlerimize şüphenizi kanıtlayacak bilgilerle gidiniz…

Sokakta mahallenizde iş yerinizin yakınında geçtiğiniz caddelerde, uzun zaman duran veya park halinde gördüğünüz yabancı otomobil, midibüs, minibüs, kamyonet, gibi binek arabaların yanına gitmeden emniyet güçlerimize haber veriniz…

Gördüğünüz yabancı paket veya çantaları bilhassa konteynırların yanına veya içine konmuş yeni görülen paketlerin yanından uzaklaşıp emniyet güçlerimize haber veriniz…

Kiraladığınız depo, evleri gibi veya kiralanan depo, evler gibi yerlere giren ve çıkanları dikkatli bir biçimde araştırdıktan sonra yine dikkatinizi çeken bir şey olur ise önce cep telefonunuzdan fotoğrafını çekin sora bir daha o fotoğrafa bakın şüphe duyuyorsanız hemen emniyet güçlerimize haber verin…

Yukarda belirttiğim taşınır veya kalıcı yerleri tarafsız olarak şüphe duyuyorsanız güvenlik güçlerimize bildirin, evet, tarafsız olmanızı ne kadar mühimse bu tarafsızlığınızı bozan kişi ve kurumlara son derece dikkat göstermenizi rica ediyorum, kısaca yukarıda belirttiğim gibi önce kendinize güvenin başkalarının sözü ile harekete geçmeyin…

Bunun yanında ihbar anında reklam veya etkili olsun diye lütfen medyaya haber vermeyin çünkü birçok operasyon bu yüzden tehlikeye girmiş ve reyting için operasyonlar engellenmiştir, gerekirse güvenlik güçlerimiz bu ihbarları değerlendirdikten sonra medyaya ve kurumlarına dağıtırlar. Böylelikle hem sizin güvenliğiniz tehlikeye girmez hem de yapılan doğru ihbar sonucu haber verilen operasyonlar başarıya ulaşır…    

Birde şu var saygın okurlarım,

Bizler, sizler, halk sustuğumuz sürece de kravatlı yularlı istihbarat uşakları, kısaca sayınlar, işte onlar konuşacaklar ve de bizler yine onların yalanlarını şimdiki zaman diliminde Tv, internet, yazılı basın gibi ortamlarda dinleyip okuyacağız.

Bunlara inanmak ya da inanmamak sizlere kalmış, halk olgusu içinde susmak mı daha kolay susmamak mı, bizde çok güzel bir söz vardır ya “susmak altınsa konuşmak gümüştür” derler doru bir söz olmasına rağmen nereye kadar suskun olacağınızı bu olguyu halk olarak sizin belirlemeniz gerekir…

Evet,

Ülkesini kendinden fazla seven ve oluşumu sağlayan sizler biz, ulus konuştuğumuz zaman, en önemlisi ve de mühimi…

Duygularımızı, duyduklarımızı, duyacaklarımızı tarafsı bir biçimde yalnız ulusun tarafını tutacak biçiminde yazarsanız…

Sinirlensek bile ortamda bulunan kişilerin ailelerine ve kendilerine hakaret etmeden yazarsanız.

Türk toplumunu örf ve adetlerini unutmadan yazdığımız yazılar kimseyi yaralamaz…

Yazılarınız düşünmeğe sevk eder…

Düşünmeye sevk ettiğimiz herkes gün gelir onlarda kendi öz fikirlerini yazacaklar ve bu fikirler doğrultusunda ülkemiz daha iyi bir ortama gelecektir…

Her düşünce ters bir düşünce üretir bu ters düşünceye yorum yazın yalnız bu yorumlar sizi olsun…

Bu yukarda ki olguları yapabileceğinize inanıyorum ki;  sayın denilen dış ülkelerin kullandığı sözde siyaset yapan istihbarat uşak kesimi artık sizlerin karşısında hatip olsa bile konuşamayacak çünkü derviş bile olsa onunu fikri ve zikri başka ülkelere ait olduğunu artık siz bilmiş olacaksınız…

Sizler Halk olma olgusunu hatırladığınız sürece önünüzde kimse duramaz...



Şimdiki zamanda “ayaklar baş, başlar ayak oldu” bu böyle bilinse de o başlar başlarını kaldırınca yukarda gördükleri hiç hoşlarına gitmeyecektir ama şunu da bilirler istikbal baktıkları yerdedir o nedenle ben o başlara da inanıyorum…

Bu olguda yer alanlar kendilerini çok iyi bilirler, oların adını telaffuz etmek bile anlamsız, yazmak artık onların reklamını yapmak demektir. Bilirsiniz her türlü reklam mubahtır derler. Zaten bunları adlarını bilmeyen kişiler benim yazılarımı anlayamazlar, daha doğrusu anlamak istemezler. Onların “sayın” denilen “yuların” başkalarını tuttuğu kişilerin yaptığı tek şey konuşmak, fikirleri ve düşünceleri kendilerine ait olmadığı için fikirlerini ve düşüncelerini yazı ile bile belgeleyemiyorlar, korkuyorlar anlaşılır diye anlayan zaten konuşmalarından anlıyor onları. İşte o kadar aşağılık düşük bir siyaset güdüyorlar ki herkes bundan korkuyor konuyu ondan pas geçiyor gibi yada söylenecek söz yokmuş gibi susuyor…

Türkiye Cumhuriyeti çok siyaset ve siyaset adamı gördü ama bu kadar aşağılık ve düşük politika güden ve bu kadar dışarıda bu politikaları için övülen siyasi ortam görmedi.

Yine resim’e geniş açıdan bakarsak ve de size yazılarımı anladığınızı var sayarak, şunu sormakta fayda görüyorum. Niye dış memleketlerde bu kadar övüldüğümüzü görebileceğinizi tahmin ediyorum…

Ne olursa olsun ben ve bizler, sizler, onlar bu görenler bu aşağılık ihanetleri utanmadan sıkılmadan yinede çeşitli biçilmede çeşitli ortamlarda yazıyoruz, daha da ömrümüz yettiği sürece yazacağız ve aynı kalemden çıkmasa da eminim yinede yazacağız, şimdi olmasa da ilerde bu olguyu başaracağız. Ve de geçmişten geleceğe bir kapı açacağız, kapıların ardında kalmadan konuşacak ve yine yazacağız. Tek bir şey var oda Türk ve Türk Halkı olduğumuz olgusunu unutmamak ve kimseden korkmamak ama tabii ki tedbiri eden bırakmamak şartı ile dostlarım..

Su uyur ama düşman uyumaz;  benim verecek bir canım varsa sizlerin verecek canı daha fazla çünkü şunu da biliyorum;  (H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A.)  devletimizin her karışını korumsak, bir gün gelecek bizimde boynumuza “yular” takılıp köle olarak dolaştıracaklar.

 Örneğin artık yurdumuz satılıyor susacak mısınız?

Kurtuluş savaşı niye Anadolu’da başlatıldı?

Niye iç kesimler satılıyor?

Niye daha fazla iç kesimlerde terör olayları çıkıyor?

Niye ülkemizde yabancılara mülk satılmasına bu olguya şimdiki zaman diliminde önem ve ihtiyaç duyuldu?

Resim’e geniş açıdan bakın, Atatürk niye iç kısımlarda Anadolu’da kurtuluş savaşı başlattı düşünün?

Kısaca arz edeyim dostlarım, çünkü dış kesimlerden ülkemize saldırı ve yenilgi daha kolay olurdu, içerdeki halk Türk ulusuydu ve yardım Türk ulusundan gelirdi içerden dışarı kurtuluş savaşsı daha az kayıpla verilirdi…

Kısaca arz ettiğim olguyu kaybetmemiz için yapılan işlemi sonucunu görüyor musunuz?

Resim’e bu satış olgusunu görecek açıdan bakın isterseniz susun.

Bu ülke hepimizin sizler sonumuzu görmekten kaçınabilirsiniz, resim’e size gösterildiği biçimde bakabilirsiniz, lütfen günümüzü düşünerek şimdiki zamanı değerlendirerek biraz arkaya çekilip geniş açıdan sunulan resim’e bakın hiçbir zaman at gözlüğü takmayın…

Ey Halkım,

Neler olduğunu fakına varın, Türkiye’de daha neler olacak, içimizdeki ihanet şebekesi olan hükümet ve yandaşları ne olmasını isteniyor?

Sayımız benimle birlikte az olsa da, olgu bundan sonra böyle dostlar; korkmak yok, bildiklerimizi gördüklerimizi yazalım, daha önce Birinci Anlatımda söylediğim gibi konuşmak iyi fakat “ söz uçar yazı kalır”…

Saygılar…

Cessur Demirali Gürsu

13.08.2012
 

Altıncı Anlatım sonu

İkinci Kısım devam edecektir

Birinci Bölüm Devam Edecektir

Hiç yorum yok: