Pazartesi, Ekim 22, 2012

(Kabul Ediyorsunuz?)


H. M. Y. S. M. V. B. S. B V. M. K. A.
Birinci Bölüm, ikinci Kısım, On Altıncı Anlatım, Sözcük Sayısı 1025
Halk Olma Olgusu Ve İsyan Kokusu
(Kabul Ediyorsunuz?)

Saygın okurlarım,
Gören duyan var mı?
Bu çözülmeyen çözüm bulunamayan siyasi ortamı çözmeye ulaşan olmasa da,  çözüme yaklaşan veya yaklaşanlar olmuştur diyen var mı?
Bu sorular ne diyip okuyanlarınız var mı?
Konular çok olunca olgular size şimdi ağır gelebilir…
Bunları siyasi kişilerin dediklerini okuyun ve düşünün niye bunlar bize ağır geliyor, veya benim için  bu adam ne yazıyor veya niçin yazıyor?
Düşünün, düşünmezseniz yok olursunuz sizleri yok ederler…
Sorular aklınızı karıştırabilir önceki ve sonraki zaman dilimi düşündüğünüzde niye düşünmediğimizi anlayabiliriz…
İşte bu nedenle 11 Kasım 1938 den bu yana değişik senaryolarla üretilip halkın tepkisi dış ülkelerce devamlı test edilmektedir, bu testide bizim siyasetçileri kullanarak yapıyorlar…
Bizlere düşünmeyi bilmeden olduğumuz gibi, bizleri olmamaya olmayı gösteriyorlar…
Niye ben anlaşır gibi yazmadım işte düşünmeniz için dostlarım anlaşılır yazsam düşünmek yerine verdiğim düşünmeği düşünürsünüz, beni istediğim sizin düşüce ve fikir üretmeniz…
Dış ortam yukarıda belirttiğim testi bazen Türk toplumundan çıkmış kişiler vasıtası ile yapmaya çalıştıkları görülür, biz bulara çok ama çok güveniriz, bazen de içeriye sızdırdıkları kişiler tarafından yapı taşlarını oynatarak test etmeye çalışırlar…
Bu olguları yılardır yaptırmışlardır ve de yapılacaktır, burası Türkiye…   
Yakın tarihimizde olan olgu bunun açık bir örneğini göstermektedir 1970’i yıllarında sol ve sağ kavgaları başlamasına ön ayak olan dış güçler 1974 yılında 4 sene sonra, Kıbrıs barış harekâtı ile oluşan halkın tepkisinden ne olduğunu şimdi bile anlayamamışlardır…
1970 yılardan 20 yıl önce yani 1950’i yıllarında marşsal yardımı diye bir yardım ABD yardımla bilhassa Askeri yönden yaptığımız yatırımlar ve ekonomimiz zaptı zapta altına alınmıştı…
Şimdiki teknoloji savaşlarında istihbarat yardımı veriyorlar veya verdiklerini halka empoze ediyorlar, geçmişi bilmeyen geleceği kuramaz, kursa bile köle yapısı altında kurabilir…
1970 yılından 10 yıl önce 1960 yılında ihtilal olmuş ve halk yinede ordusunun yanında tek yürek tek güç olmuştu ve 1960 yılından ondört yıl sonra 1974 yılında Kıbrıs barış harekâtı sırasında yapılan tüm dış müdahalelere karşı Türk halkı tek vücut olmuştu…
O zaman diliminde şimdiki zaman diliminde olduğu gibi uşak siyasetçiler ülkeyi yönetmiyordu, tabii ki onlarında hataları vardı ama hiç biri gelecek şimdiki zamanda olduğu gibi açık açık bu milleti satmamışlardır…
1974 yılında başta sosyal demokrat bir başbakan ve dini o zamanlardan alet eden ve şimdiki sayın denilenleri yetiştiren bir başbakan yardımcısı vardı, bunlar kimdi ve ne yapıyorlardı?
Neyi doğru neyi yanlış yaptılar?
Bulunduğumuz günlerin başlangıcı ise 1974 yılının altı yıl sonra 1980 yılında dış müdahale sonucu oluşan ikinci ihtilal ile olmuştur ve dış güçler önceki yaptıkları senaryoları güncellemek ve daha iyi bir senaryo üretme fırsatını yakalamışlardı…
Bu arada testler devam ediyordu, her testin sonucu yabancı ülkelerde yapılan senaryolara ışık tutuyor ve senaristin işi daha kolaylaşıyordu…
Önceden oyuncular hazırlanmış…
Film setti kurulmuş…
Yer ve mekân belirlenmiş…
Senaristtin senaryoyu yürürlüğe koyması için ortam hazırlanıyordu…
Senarist satranç oyunundaki gibi her taşı dikkatli oynaması şarttı çünkü bunu o zaman diliminde bilinmesi senaryonun bozulması demekti, bir sonraki hamleyi rahat rahat hazırlaması için tüm oluşumlar oluşuyordu…
Senarist bunun için öncelikle halkı rahatlatma aşamasını sağlaması gerekirdi rahatlayan kişi fazla düşünmez ve olanlara seyirci kalırdı, ve oyuncular rahat rahat oyunlarını oynayabilirdi ve de oynadılar…
Bunu için senarist renkli hayatlar portesini yaptırması şarttı…
Önce renkli televizyon geldi sonra magazin basını ve paralı Türk örf adetlerine uymayan magazinsel programlar gündeme senarist getiriyordu, arkada olan asıl filimin senaryosu büyük bir titizlikle yapılıyordu, bunun adı BOP ve KOP olacaktı…
Birinci film BOP incisi KOP olacak biçimde bu isimler yaklaşık 1970 yılında konulmuştu…
Bu filimler son derece organize ve gizli yapılması gerekliydi…
Senarist gizliliği ön planda tutarak olayları göstermeden oyuncuları hazırlaması gerekti, daha sonra bu gizliliği gizlemek için halka renkli hayatları sergiledi…
Bir başka senarist ise bu arada ekonomik yönden dışa bağımlı olmak için bankalar ve devlet daireleri ele alma senaryoları üzerinde çalışıyordu…
Buda kapitalsizimin ayak sesleri olarak duyulmaya başladı, önce faizciler sonrada bu işi resmi olarak yapmak için bankalar kullanılacaktı, para akışını sağlamak amacı ile burada sözleşmeli personel yasası çıkarılacaktı, daha sonra bu personel ile aynı statüye sahip devlet personelini de almak ve buları ayırmak ve bölmek kolay mümkün olacaktı…
Ayrım önce devletin çalışanları arasında olması devleti bölmeği kolaylaştırırdı işte bu senaryoda son derece gizli ve olgularda senarist veya senaristler başarılı oldular…
Aynı işi yapan memur aynı ücreti almıyor ve daha az çalışıyordu, rüşvet, alınan ve verilen parayı hesap etmeyen devlet personeli ve de politikaları sayesinde bölme ve bölünme kolalaştı…
Eğitim konusunda çalışan başka bir senarist daha vardı, asıl sorumlu bu senaristin yaptığı işlemler ve halkı bölmesi için bu senariste sonsuz kredi sağladı, gülen cemaati bunların başında geliyordu, bu cemaat gizlice görünmeden çalışacak ve önceleri emir verilene kadar kendini belli etmeyecekti…
Bu cemaat her yönde kendi amaçları için kişi yetiştirip, bunların kafasını yıkamakla uzman olanlalar arasındaki koordinasyonu sağlayacaktı ve hiçbir surete bunlarda ortaya çıkmayacaktı. Zamanı gelince yavaş ve temkinli bir vaziyette fark ettirmeden halkın arasına katılıp değişik görünümde ortaya çıkacaktı…
Diğer yapılan senaryolara bu kişiler destek verecekti, bu destek medya, devlet, askerin üzerinde yapılan psikolojik senaryolara içten destek vererek bölme veya hukuksal yönden yasal iftira atmak yolu ile olması planlandı…
Bu yukarıda bahsi geçen cemaat elemanları asayişi sağlayan polis ve askerin içine girmesi en mühim konu idi, diğer yandan halkı bölmek için bilhassa kadın ve çocukların hazırlanması da bu senaristin görev alanı içindeydi ve bunu da başardılar…
Bu senarist özgürlük ve barış temalarını işlemekle de görevlendirildi. Bu özgürlük ve barış temaları görünüşte halkın yararına olacak fakat geri planda halkı dini yönden bölmek mezhep ve diğer konularda kışkırtma olarak olguya oturacaktı. Görülen o dur ki; bu konuda başarılı olarak senarist en üst düzeye gelecekti, buda zaman içinde Türkiye’de en üst düzeyde en iyi yerde oturacak aktörü hazırlamakla olacaktı, tarafsız gibi davranıp taraf tutan bu aktörün çok iyi reklamı yapılması gerekli bir olguydu…
Üniversitelerde ve diğer devlet kurumlarında bu ve buna benzer kişiler konuşlanmıştır…
Bu olguda yerleştirilen devlette çalışan personelin arasında sözleşmeli personel alıp onlara olmadık işler verip gerektiği zaman gerektiği yerde kullanabilmek için alım yapıldı, aynı yerde çalışan aynı statüye sahip olan personel ile büyük bir parasal uçurum olması sağlandı…
Diğer yönden düşünen ve gözlemleyen halka ne yapılabilirdi?
Bununda kolayı bulundu…
Saygı ve saygısızlık ön plana alınacaktı…
Bakın ben yazılarımda saygın okurlarım diye sizlere hitap ediyorum…
Sayın ile saygın arasındaki fark nedir….
Herkes bir yerde sayın olur, saygın olmak; bilinç ve düşünceye ve bunu üreten fikre saygı gösterenlere söylenir…
Bir hafta düşünmenizi istiyorum…
Sizlere ben saygın diyorum…
Siz kendinizi sayın mı, saygın mı kabul ediyorsunuz?
Saygılar…
22.10.2012
Rogg & Nok Genel Yayın Yönetmeni
Cessur Demirali Gürsu
On Altıncı Anlatım sonu
İkinci Kısım devam edecektir
Birinci Bölüm Devam Edecektir

Hiç yorum yok: