Pazartesi, Kasım 12, 2012

Siyah Beyaz Çile


Saygın Okurlarım,
10 Kasım 2012 Mustafa Kemal Atatürk’ ü bu sene siyah beyaz olarak andık, şimdi size çok mükemmel oldu işte şöyle veya böyle oldu diye tozpembe bir tablo çizmeyeceğim…
Evet, Siyah Beyaz çile dolu bir anma gördüm, ben 30 seneye dayana hayatımı Anıttepe Gençlik caddesinde gençliğim ve ota yaşımı geçirdim, çocuklarım bu bölgede doğmuştu şimdi 15 yaşındalar adları benim için çok önemli doğumları 1997 yılında 30 Eylül de doğmuşlardı…
O zamanlarda Atatürk karşıtı düşünceler yoğun olarak ortaya çıkıyordu, bende ikiz oldukları için adlarını “Ata” ve  “Türk” koydum, fakat Türk koymak yasak dediler, o zaman adları “Atamert” “Türkyiğit” koydum…
Nüfus müdürlüğüne gittiğimde işlemi yapan memur hanımlar aralarında konuşurken duydum “bak bu baba MHP li inanmazsan soralım” dedi diğer memur arkadaşına…
Bilselerdi benim siyasi görüşümü her halde bana nüfus kâğıdını vermek için sıraya girerlerdi, her neyse ben onların “görüş açısı gibi biri olmadığım” ı söyleyip, nüfus kâğıdını aldım…
Ben hayatım boyunca hiçbir siyasi oluşumun içinde olmadım, o nedenle rahat rahat yazı yazabiliyorum dostlarım…
Bunun yanında tarafsız olmak taraf tutmaktır, benim tarafım ise her zaman halkımın yanıdır ve de Atatürkçüyüm, işte tarafım bu ve de bununla övünüyorum…
Yukarıda da belirttiğim gibi 30 senede bu züllümü bu çileyi hiç görmedim, hele terörist muamelesi yapılan bir halkın üzerine bu kadar gelen bir hükümet ben görmedim, 08:00 dan itibaren vatandaş kimliğimle çektiğim fotoğrafları gelin beraberce irdeleyelim…
Saat 8 sularında halka yollar kapatıldı halk saki PKK terör örgütünün anarşistleri gibi ablukaya alındı…
Saat 9 suları resmi tören başlamak üzerekken bile halka baskı ve çilesi bitmedi, yağmurun altında bu çile ile halk olarak 9:05 saygı duruşu gösterdi, fakat siyasi ve devlet terbiyesi olmayan sayın denilen Recep Tayip Erdoğan bu devlet törenine katılmak yerine halkın parası ile dış temaslarına devam etti…
Zaten bu zat ve çevresindekiler bu törenlerde ya hasta olurlar yada neyse yazmak bana yakışmaz çünkü belli bir aile ve devlet terbiyesi aldığım için bu yazmadıklarımı sizlerin taktirine bırakıyorum…
Saat 10:30 da şehit haberlerimiz dalga dalga yayıldı herkes zaten üzüntülü idi daha fazla çile çekmeye başladı bir taraftan devrim şehitlerimizin adı bir taraftan şehit haberleri geliyordu ve herkes Anıtkabir’e yürüyordu…
Saat 11:00 da yağmur yağmasına rağmen herkes kurtarıcısına büyük bir coşku ile gidiyor ve kimse yağmura aldırmıyordu…
Saatler ilerledikçe Tandoğan meydanından Anıtkabir'e doğru olan yol kırmızı beyaza boyanmış gibi görünüyordu…
Anıtkabir'e yaklaştıkça renkler aynı ve siyah beyaz olmaya başladı halkın içine iğne atsan düşmezdi..
Aslanlı yoldan ilerlemenin zorluğunu yaşlısı genci hiç umursamadan gözleri yaşlı ve buğulu olarak mozoleye doru gidiyor ve kızgınlıkları bir kere daha artıyordu çünkü daha mozole halka açılmamıştı orada halk çiseleyen yağmur altında bekledi ve sonunda mozoleye ulaştı ve Atasına saygılarını sundu…





Böylelikle tarihe geçecek zulüm ve çile dolu bir on Kasım ve sayın denilen birinin söylediği gibi, kendisi sanki adammış gibi davranıp halkın parası ile zengin olan ve halkla eylenip, halkı geri zekalı olarak gören, halbuki kendisi geri zekalı olan  kurtarıcısına gelmeyen zevki sefada dış memlekette dönerken gazetecilere gülerek  söylediği gibi  "anayasal suç mu işledik".
Evet, 
Biz halkız, beyler ve bayanlar.
Saygı için Anıtkabir'deki halkın gidişi böyle sona erdi, bilen bilmeyene anlatsın, henüz daha halk köle olmadı…
Saygılar.. 
Cessur Demirali GÜRSU


Hiç yorum yok: